Seyir var seyir içinde
“Gözlerinde saklamaya çalıştığı neyse insanın, belki de asıl meselesi sadece odur” dedim mi yoksa bu cümleyi kurmayı aklımdan mı geçirdim, hatırlamıyorum doğrusu. Cümlenin bana ait olup...
“Gözlerinde saklamaya çalıştığı neyse insanın, belki de asıl meselesi sadece odur” dedim mi yoksa bu cümleyi kurmayı aklımdan mı geçirdim, hatırlamıyorum doğrusu. Cümlenin bana ait olup olmadığını bile hatırlamıyorum. Hatırlamadığım bir başka şey de aydınlıktan karanlığa doğru mu yoksa karanlıktan aydınlığa doğru mu yürüdüğümüz. Sanki dünya bu şaşkınlıktan ibaret değilmiş gibi.
Yürüdük mü? İşte orası da muamma. Bir dağın eteğinde oturduk gibi geliyor şimdi düşününce.
En iyisi her şeyi baştan anlatarak size hiçbir şey anlatmamayı başarmak.
Artık olmayan bir baba vardı. Orası kesin. Söz verdiği halde vakitsizce çekip giden, doktorların kalp krizi, işi bilenlerin “yaşamak ağrısı” dediği bir sebeple ölen bir baba. Onun, bir taşın yüzeyine biçimsizce vurulan balyozların açtığı boşluklara benzer olarak açıp gittiği boşluk mıh gibi kalmıştı geride. Orası da kesin.
Yalnızlıktan, çaresizlikten ve dünyaya küsmekten yapılmış bir anne vardı sonra. Hangi yolda yürümemesi gerektiğini kesin olarak bildiği halde hep o yoldan yürüyen ve böylece ölebileceğini ve ölünce her şeyi ardında bırakabileceğini düşünerek tükenen bir kadıncık.
“Güzellik fukaranın...