Şifre: Hatme var!
“Hatme var”, Ali Sezai Efendi’nin direniş için organize ettiği toplantıların şifresiydi. Eşraf, “hatme var” şifresini alınca akşamına tekkeye geliyor, Maraş’ın düşmandan nasıl kurtarılacağına dair istişareler, planlamalar yapılıyordu.
Eski fakat eskimemiş Maraş’ta, küçücük zaviyesinde oturan 50’li yaşlarında bir adam, ufukta gördüğü kara bulutları hayra yormayacak kadar sıkıntılıydı. Sanki o kara bulutlar gökyüzünden değil de kara gözlerinden, beyaz yüzünden geçiyordu.
Arabide, Fariside yazıp bozmayı bilen, Halep’te Fransızcayı da iyi derecede söktüren bu adam, eskilerin “çift kanatlı” dediği cinstendi. Bir yandan medreselerde talebelere ders verecek nitelikte bir müderris, bir yandan Rufai, Kadiri ve Nakşibendi kollarından icazetli bir şeyh efendi, bir gönül onarandı.
Gündüz fikirle, gece zikirle geçerdi günleri. Gündüzleri çevresinde eğitim almak isteyen cümle gençlerin hocası, geceleri zikir ile Arş-ı Âlâ’ya yükselmek isteyen müridanın babası idi.