Sızlanma, iş yap!
Geçen yazımda bıraktığım yerden başlayayım. “Dünyada iki çeşit insan var galiba” demiştim, “işini iyi yapanlar ve işini kötü yapanlar. Ve bu iki sınıf arasında bir mücadeledir...
Geçen yazımda bıraktığım yerden başlayayım. “Dünyada iki çeşit insan var galiba” demiştim, “işini iyi yapanlar ve işini kötü yapanlar. Ve bu iki sınıf arasında bir mücadeledir sürüp gidiyor.”
Madem insanları “iki sınıfa ayırma işi” işlevsel bir iş. Bir kez daha başvurayım buna. Bence insanlar iş yapma konusunda da ikiye ayrılıyorlar. Durum ne olursa olsun işini yapmaya çabalayanlar ve sızlananlar.
Bence “sızlanmak” muazzam bir pozisyon rahatlığı sağlıyor insana. “Aslında ben şöyle yapacaktım, böyle uçacaktım, şöyle kaçacaktım” diye başlayan mazeretler kısa sürede büyük bir sızlanmaya dönüşüyor. “Tuz yoktu, tuz olsa un yoktu, un olsa ocak yoktu” diye sürüp giden sızlanmalar günün sonunda ekmek yapma bilgisini de unutturuyor bize.
Bir başka patikaya ilerleyelim. “Doğru işi doğru zamanda, yeterli süre...