Sokağa bakarken
Bayramın ilk günü, amcamın evinden aşağı kata, Halil’in yanına indim. Bir sigara yaktım. Bosna’daki işi gücü konuştuk biraz. Ardından Halil’in bir takım teknolojik ıvır zıvırla klavyeye...
Bayramın ilk günü, amcamın evinden aşağı kata, Halil’in yanına indim. Bir sigara yaktım. Bosna’daki işi gücü konuştuk biraz. Ardından Halil’in bir takım teknolojik ıvır zıvırla klavyeye bağlamayı başardığı play stationda PES’in yeni ve bence epey berbat versiyonunda bir maç açtık. Liverpool Lille maçı.
Kabiliyet-lerim yerinde duruyordu. Israrlı pas oyunu, ara paslarla boşluk arama, ceza sahası içinden isabetli şutlar falan derken ritmimi buldum. Yine de her yeni versiyonda olduğu gibi gol atmayı hemen öğrenemedim. Lille, bir boşluktan istifade attı golü. “Bir maç daha abi?” diye sordu Halil. Soruya zihnimden otomatikman “annem şimdi teyzemlere gitmek ister, vakit erişti, çıkayım yukarıya” diye cevap verdim.
Öyle de yaptım. Halil’e “görüşürüz” deyip üst kata yöneldim.
Üst katın merdivenlerini yarıladığımda geldi aklıma annemin artık olmadığı. Yok, üzülmedim. Tersine gülümsedim. Bir anlığına da olsa annemin ölmediğini, yukarı katta oturduğunu düşündüren zihnime müteşekkir kaldım hatta.
Yine de üst kata değil, sokağa, çocukluğumun geçtiği yere çıktım. Ramazan’dan yeni çıkmış olmanın verdiği açlıkla bir sigara daha yaktım.
Size sokağımızın...