Şurada bir çay içsek mi?
Arabadaydık. Üç kişiydik. Üç yakın arkadaştık. Sıcaktı.Üsküp’ten Belgrad’a sürüyorduk. Beyrut’tan Şam’a sürüyorduk. Budapeşte’den Krakow’a sürüyorduk....
İstanbul’dan Antalya’ya sürüyorduk. Bir yerden bir yere sürüyorduk. Üç kişiydik. Sıcaktı.
Arada arabanın klimasının önüne mandalina kolonyası döküyorduk ferahlamak umuduyla. Bir anlığına da olsa bir serinlik dokunuyordu tenlerimize.
Gülüyorduk. Üç arkadaştık. Gülmekten başka ne yapabilirdi ki üç arkadaş bir arabada yan yana gelince?
Sonsuz sarı bozkırların, sonsuz yeşil tarlaların, sonsuz göllerin, sonsuz tepelerin arasından akıyorduk. Üzerimizdeki o anlam veremediğimiz canlılıkla arsızca işbirliği yapıp akıyorduk. Birbirimize yaşam parçaları anlatıyorduk. Daha önce kimselere anlatmadığımız utandırıcı anılarımızı çıkarıyorduk sandıklarımızdan kahkahalar eşliğinde.
Neydi bizi böylece şımarık bir güven duygusunun kollarına yatırıveren? Neydi bizi güldüren?