Tayfa
Hâlbuki ona bu hikâyenin olanca güzelliği ile sürebilmesinin imkânı olmadığını defalarca anlatmaya çalışmıştım. Hayatları bizimki gibi olan insanların hayal kurmaya hakkı yoktur. Hayal kurmak...
Hâlbuki ona bu hikâyenin olanca güzelliği ile sürebilmesinin imkânı olmadığını defalarca anlatmaya çalışmıştım. Hayatları bizimki gibi olan insanların hayal kurmaya hakkı yoktur. Hayal kurmak, yatağa yatınca uykuya hemencecik dalabilenlerin işidir. Uzakta, bir ırmağın yanında, önü çayır çimen ev düşünür onlar. Bahçede keçilerle, tavuklarla koşturup duran biri kız, biri oğlan iki gürbüz çocuk hayal ederler. Mutfakta güzeller güzeli bir kadın vardır ve mutlaka deliler gibi âşık olarak evlenmişlerdir. Bu manzara karşısında mutlu, mesut dalıverirler uykuya.
Biz o değiliz. Yastığımızın altına emaneti koyup tavşan uykusuyla uyuruz biz. Gecenin bir yarısı kaldığımız yerin kapısı omuzlanacak da bizi yataktan alacaklarmış, dilimizin bağı çözülsün de bildiklerimizi anlatalım diye işkence edeceklermiş ve sonunda, en sonunda yerini kimsenin bilmediği bir çukura atıvereceklermiş gibi, o tedirginlikle uyuruz biz. Ve sanki yastığın altına koyduğumuz emanet, bizi bütün bunlardan kurtaracakmış gibi gelir...