Üç not ve bir mesele
Önce üç not…İlki şu: 2002’den bu yana “şu kadar param olsa” ile başlayan hayallerin hiç “faize ya da kar payına yatırırım” diye devam ettiğini duymamıştım. Dün duydum....
Önce üç not…
İlki şu: 2002’den bu yana “şu kadar param olsa” ile başlayan hayallerin hiç “faize ya da kar payına yatırırım” diye devam ettiğini duymamıştım. Dün duydum. Merkez Bankası’nın faizi yüzde 24 olarak açıklamasının hemen ardından hem de. İnsanlar, “paradan para kazanmanın risksiz ve mümkün olduğu” bir Türkiye’ye doğru yelken açtılar hayallerinde. İşte tam da bu “psikolojik eşiği” geçmemek, geçtirtmemek gerekiyordu, gerekiyor.
İkincisi şu: Ben bu işlerden hiç anlamam. Hakikat bu. Ancak yine de “merakım mucibince” düşünmeme engel değil bu işlerden anlamıyor olmam. 17 yıllık iktidar boyunca hep “üretim temelli bir ekonomi modeli”ne geçilmek istendi, ancak ne yazık ki bin türlü sebeple “finansman ekonomisi modeli”ne mahkum olduk ülke olarak. Dünyadaki ekonomik daralma, Trump’ın kendi ülkesini rahatlatmak adına dünyanın geri kalanını ateşe atma konusundaki çılgınlığı, ekonomimizin kırılganlığı derken iş bu noktaya geldi.
Hadi şunu açıkça söyleyeyim: “Acı bir reçete ve sert tedbirlere hazır mıyız?” sorusuna rahat rahat “evet” cevabı verileceğini zannetmem. Fakat aklı eren, bu işlerden iyi anlayan insanlarla oturup konuştuğumda çareyi çok net koyuyorlar ortaya: Acı, sert ve sonuçları olan bir reçeteden başka çıkış yok.