Umutsuzlar parkı
Birbirimizle konuşmayı bırakalı yıllar oluyor. Kimse kimseyi dinlemiyor. Kimsenin kimseyi dinlemeye tahammülü de yok zaten. Sadece önlü arkalı yargılarımız var ve bu bize yetiyor.Konuşmayınca, dinlemeyince, birbirimizi...
Birbirimizle konuşmayı bırakalı yıllar oluyor. Kimse kimseyi dinlemiyor. Kimsenin kimseyi dinlemeye tahammülü de yok zaten. Sadece önlü arkalı yargılarımız var ve bu bize yetiyor.
Konuşmayınca, dinlemeyince, birbirimizi anlamak için hiç çaba sarf etmeyince daha güzel bir ülkemiz olmayacak oysa. Elimizdeki kullanışlı sloganları birbirimizin üzerine atınca rahatlamış olmayacağız. Hele meseleyi çözmüş, hiç olmayacağız.
Kocaman bir umutsuzlar parkının içinde sıkışıp kaldığımızı düşünüyorum. Ve bu konuda cesaretle söz almamız gerektiğini…
Bu giriş paragrafı burada bir dursun.
Diyanet İşleri Başkanımız Ali Erbaş, epeyce hasta olan Kadir Mısıroğlu’nu ziyaret etti diye demedik laf bırakılmadı yine. O kullanışlı sloganlar bolca boca edildi toplumun başından aşağıya.
Bu meselede birazcık serinkanlı düşünecek olabilseydik şöyle sonuçlara ulaşabilirdik oysa. İlki ve en önemlisi, birinin ziyaret ettiği bir insanın tüm fikirlerine, tüm görüşlerine katılıyor olması gibi bir önerme saçmalığın dik alasıdır. Dolayısıyla “Ali Erbaş, ziyaret ettiği insanın tüm görüşlerine katılıyor” sonucu sakil, aptalca bir sonuçtur. Kaldı ki “bir bürokratın ziyaret sistematiği”ni ziyaret ettiği insanın görüşlerine katılmak-katılmamak üzerinden kurgulamak da bir başka sakilliktir. Öte yandan, güzel yurdumuzda din ve vicdan hürriyeti teminat altındadır bildiğim kadarıyla. Yani Ali Erbaş pekâlâ Kadir Mısıroğlu’nun görüşlerine bütünüyle katılmak, kısmen katılmak, hiç katılmamak konusunda da ihtiyar sahibi bir bireydir.