Uyanıklığa övgü
Uyanacağım uyanmasına. Fakat korkuyorum. Bir mağarada birlikte uyuduğum altı arkadaşım acıktıkları için beni şehre yiyecek almaya yollayabilirler. Bir fırıncı bulurum şehirde ve ekmek isterim ondan. O ekmekleri...
Uyanacağım uyanmasına. Fakat korkuyorum.
Bir mağarada birlikte uyuduğum altı arkadaşım acıktıkları için beni şehre yiyecek almaya yollayabilirler. Bir fırıncı bulurum şehirde ve ekmek isterim ondan. O ekmekleri uzatır, bense parayı. Fırıncı, paramı alır, sahte olup olmadığına bakar ve üzerini uzatabilir bana.
Biz o mağarada, öylesine, üzerimizde herhangi bir koruma olmaksızın uyumuş olabiliriz. Değer mi uyanmaya?
Uyanacağım uyanmasına. Fakat korkuyorum.
Aslına bakarsanız uyur durumda bile değilim. On iki arkadaşımın on biri gerçekten uyuyor bu mağarada. “İsa mağaraya geldi ve arkadaşlarını kederlerinden uyurken buldu” cümlesi gerçek anlayacağınız. Bir tek ben uyumuyor, uyuyor numarası yapıyorum. Üstelik kederli falan da değilim. Sadece ihanetin o leş gibi tadı doldurdu ağzımı. Roma’ya sattım çünkü onu, takip edilmeye değer olanı.
Roma, bir zehir gibi karıştı kanıma. Bana altınlar, kadınlar ve türlü başka şeyler vaat etti. Çileden, fakirlikten, züht hayatından ve sürekli başkalarını düşünmekten yorgun düştüm. Varsın haine çıksındı adım. Varsın ihanetle anılaydım....