Vahşi Andamanlar uygar rahibi niçin öldürdü?

Andamanlar, Hindistan’ın Andaman adalarında yaşayan dünyanın son “yerli” gruplarından biri. Bilerek tırnak içine aldım “yerli” tanımını, zira bu kullanımıyla modern literatürde yerli...

Andamanlar, Hindistan’ın Andaman adalarında yaşayan dünyanın son “yerli” gruplarından biri. Bilerek tırnak içine aldım “yerli” tanımını, zira bu kullanımıyla modern literatürde yerli kelimesi, “gelişmemiş, geri kalmış, vahşi” anlamlarına geliyor.

Hindistan’ın çıkardığı yasalar çerçevesinde Andamanlar’a temas etmek yasak. Zira modern Antropoloji, tıpkı Brezilya, Peru, Bolivya ve Yeni Gine’ye kabul ettirdiği gibi Hindistan’a da kabul ettirmiş bu yaklaşımı. Aslında bu bir bakıma iyi bir şey, çünkü “gelişmiş” dünyanın bu insanlara temas etmesinin doğurduğu yıkıcı sonuçlarla dolu insanlık tarihi. Bir yandan da tabii, en küçük bir temasla bulaşacak kızamık, çiçek, hatta nezle gibi hastalıklar bu kabileleri haritadan silebilir.

Örneği Peru ve Brezilya’dan vereyim. Kauçuk üreticisi “gelişmişler”, yirminci yüzyılın başında sayıları yüz binlerle ifade edilebilecek yağmur ormanları yerlilerini seri şekilde katlederek bugün en iyi ihtimalle 70 küçümen kabileye inmelerine sebebiyet vermiş. Ağırlığını Amerikalı şirketlerin oluşturduğu kauçuk üreticileri fare ya da haşerat öldürür gibi öldürmüşler yerlileri. Yetmemiş, daha birkaç yıl önce altın arayan bir şirketin adamları Peru-Brezilya sınırında yaşayan Mashco-Piro kabilesinden en az on kişiyi katletmişler.

Dönelim Hindistan’daki Andaman adasına. Geçtiğimiz günlerde bu adaya, kendi tabiriyle “Tanrının ışığını yaymak isteyen” ABD’li bir misyoner rahip ulaşmış. Tuhaf olan şu ki, ABD’li rahibin ruh ataları olan İspanyol ve Portekizli istilacılar da Amerikan yerlilerine “Tanrının ışığını” götürmüşlerdi. Sonuç, 100 yılda 10 milyon Amerikan yerlisinin ölümüydü ki bu oransal olarak insanlık tarihinin gördüğü en büyük katliamdı.

Misyoner John Allen Chau, Andamanlarla iki kez temas etmiş. İlk temasından sonra şu notları yazmış: “Av sırasında çıkartılan bağırma seslerini ve nidaları duydum. Ok menzilinin dışında olduğumdan emin oldum. Ancak ne yazık ki bu aynı zamanda sesleri tam duyma mesafesinin dışına çıkmam anlamına geldi. Bana bağırmalarının ardından biraz daha yaklaştım. Söyledikleri sözleri papağan gibi tekrarlamaya çalıştım. Çoğu zaman kahkahalarla gülüyorlardı. Dolayısıyla muhtemelen benim hakkımda kötü şeyler söylüyor ya da dalga geçiyorlardı. ‘Benim adım John, sizi seviyorum ve İsa da sizi seviyor’ diye seslendim. Yaylarına oklarını sürmüş olduklarını görünce hafifçe paniklediğim için pişmanım. Balığı aldım ve onlara doğru attım. Üzerime gelmeye devam ettiler. Tekneye kadar hayatımda hiç olmadığı kadar hızlı gittim. Biraz korktum ancak çoğunlukla hayal kırıklığı hissettim. Beni hemen kabul etmediler.”

Misyoner rahip, ikinci temasında ise Andaman oklarının hedefi olmuş ve oracıkta can vermiş.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
O sınırın nerede olduğunu bulsak mı? 19 Kasım 2024 | 275 Okunma Bir kapı nereye açılır? 17 Kasım 2024 | 199 Okunma Benzersizlik anlatısı ya da senden sekiz buçuk milyar daha var 16 Kasım 2024 | 1.055 Okunma Bir teklif: Türkiye’nin küresi 12 Kasım 2024 | 271 Okunma Bir bavula ne yakışır en çok? 10 Kasım 2024 | 264 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar