Yakarış

Nerede olduğumuzu bilmediğimiz bir tepede kalmış hissediyoruz kendimizi Yarabbi. “Yaklaşma” dediğin ağaca yaklaşmış, “uyma” dediğin şeytana uymuş, kendimizi incir yapraklarıyla örtmeye çalışmış ve dünyaya, bilmediğimiz bir coğrafyaya fırlatılmış gibi hissediyoruz kendimizi. Bir çölde, bir dere kenarında, bir okyanus kıyısında üç şey arayarak geçiyor günlerimiz. Seni, başkamızı ve kendimizi arayıp duruyoruz. Aradıklarımızı buldur Yarabbi. Bu karanlık koridorda başka türlüsü zor, pek zor. Aslında

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Nerede olduğumuzu bilmediğimiz bir tepede kalmış hissediyoruz kendimizi Yarabbi. “Yaklaşma” dediğin ağaca yaklaşmış, “uyma” dediğin şeytana uymuş, kendimizi incir yapraklarıyla örtmeye çalışmış ve dünyaya, bilmediğimiz bir coğrafyaya fırlatılmış gibi hissediyoruz kendimizi. Bir çölde, bir dere kenarında, bir okyanus kıyısında üç şey arayarak geçiyor günlerimiz. Seni, başkamızı ve kendimizi arayıp duruyoruz.

Aradıklarımızı buldur Yarabbi. Bu karanlık koridorda başka türlüsü zor, pek zor.

Aslında içten içe o her şeyi yutacak büyük yağmurun geleceğini biliyoruz Yarabbi. O yağmur geldiğinde evleri, ağaçları, dağları yutacak. Bunu biliyoruz. Çünkü içimizin kayıp ülkesinde varlığını bildiğimiz bir şey bu yağmur. Üstelik, yağmurdan kaçınmanın tek yolunun bir gemiye binmek olduğu konusunda da şüphemiz yok. Şemsiyeden, evden, ağaçtan, dağdan büyük olacak bu yağmur. Bunu biliyoruz. Ancak tüm bu bildiklerimizin içerisinde bilmediğimiz bir şey varmış gibi geliyor bize. Doğru gemiyi, bizi yağmurdan koruyacak doğru gemiyi, bizi selamete ulaştıracak o gemiyi seçemiyoruz bir türlü. Çünkü ustalaşmışız kendimizi kandırmakta. Geminin doğrusunun hangisi olduğunu bile bile kendimizi başka gemilerin doğruluğuna ikna etmeye çalışıyoruz.

Bize doğru seçimi yaptır Yarabbi. Bu büyük yağmurda başka türlüsü zor, pek zor.

Arkamızdan gelenlerin düşman olduğunu biliyoruz Yarabbi. Yetişirlerse bizi kılıçtan geçirecekler. O yüzden biteviye yürüyor, yürüyoruz. Düşmanı atlatmak, geride bırakmak, ondan kurtulmak yegâne meselemiz halinde. Karşımıza çıkan her engel, kendimize ve Sana inancımızı pekiştireceğine düşmandan yana korkumuzu artırıyor. Hele o deniz geldiğinde. Hele o deniz geldiğinde. O denizin ikiye ayrılabileceğine ihtimal bile vermiyoruz. “Bittik”, “tükendik”, “düşmandan kaçacak yer yok” demekten dilimiz şişiyor. Sana ve kendimize inancımız tarumar oluyor. Halbuki denize yürüme cesaretimiz olsa deniz ikiye ayrılıp yol verecek bize. Biz yürüyüp gideceğiz ve kendimizi kurtulmuşlardan bulacağız.

Bize denize yürüme cesareti ver Yarabbi. Bu korkunç düşman topluluğu karşısında başka türlüsü zor, pek zor.

Işık yok, ses yok, bir başkası yok… Sadece kendimiz varız Yarabbi. Üstelik en acıklısı olarak da bir kuyuda olduğumuzun, bir kuyuda yaşadığımızın farkında değiliz. Çünkü bir kuyunun neye benzediğini tanımlamayı unutalı çok oluyor. Dahası, kardeşlerimiz itmemiş bizi kuyuya. Biz kendimizi orada, kuyunun dibinde bulmuşuz ve ışıksızlığı, sessizliği, başkasızlığı öyle kanıksamışız ki tek gerçeği, sefil hayatımızdaki yegâne gerçeği adını bile bilmediğimiz bu kuyuda yaşamak zannediyoruz. Hafızasız, anısız, geçmişsiz ve geleceksisiziz. Ailesiz, dostsuz, kimsesiz ve neşesisiz. Kuyuya sarkıtılmış bir ip görsek başımızı çevirip yürüyoruz. Daha kötüsü olarak kuyuya sarkıtılmış ipleri küçümsüyoruz.

Kendimize sarkıtabileceğimiz ve kuyudan böylece çıkabileceğimiz ipler ihsan et bize Yarabbi. Bu daracık yeraltı dehlizinde başka türlüsü zor, pek zor.

Sana her yakarışımız sadece ne kadar eksik olduğumuzun bir ispatına dönüşüyor Yarabbi. Her yakarışımız eksik. Neyimizi tam sanıyorsak onumuz eksik. Neyimizi fazla sanıyorsak onumuz az. Bütün noksanlardan münezzeh olan Sensin, Sen. Bizim noksanlarımızı tamam edecek olan Sensin, Sen. Bizi Seninle, Seninle buluşunca kendimizle, kendimizle buluşunca başkamızla buluşturmaya gücü yeten Sensin, Sen. Hangi geminin yağmurdan kurtuluş anlamına geldiğini bilen Sensin, Sen. Tüm denizleri yarmaya gücü yeten Sensin, Sen. Kendimize sarkıtılacak iplerle bizi kuyudan çıkaracak Sensin, Sen.

Sana hangi cümleyle yakarsak o cümle eksik, noksan, hatalı. Çünkü biz eksik, biz noksan, biz hatalı. Sen eksikten, noksandan, hatadan münezzeh olansın. O halde bize kırılacak odunu, taşınacak suyu göster. O halde bize tatmin olmuş, ışığı görmüş, aydınlığa ermiş bir kalp ihsan eyle.

Yakarışımızı beğenmediysen sana yakarıyoruz ki bu yakarışımızı beğendiğin yakarışların arasına al. Sana yakarışımız odur ki Sana yakarmanın zevkinden bizi asla mahkum eyleme. Verirsen “niye verdi?”, vermezsen “niye vermedi?” diye soranlardan değil, vermenin de vermemenin de eşit derece

güzel olduğunu fark eden

insanlardan kıl bizi.

Tüm yakarışlar Sanadır ve yakarılmaya layık olan yalnızca Sensin.

Allah. Eyvallah.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Çatrak 25 Mart 2025 | 540 Okunma Yakarış 23 Mart 2025 | 266 Okunma Bu bir tarihi fırsattır ve kaçırılmamalıdır 22 Mart 2025 | 951 Okunma Saraysa milletin sarayı, Ramazan’sa müminin Ramazan’ı 18 Mart 2025 | 685 Okunma Yâ Şâfi, yâ Kâfi, yâ Mâni 16 Mart 2025 | 358 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar
Close menu