Aziz Sancar’ı Nobel’e götüren yol...
BU memlekette abuk sabuk tartışmalara harcadığımız enerjiyi mesela elektriğe çevirmek mümkün olsaydı, büyük ihtimalle Rusya'ya nükleer santral inşa ettirmemize gerek kalmazdı. Aziz Sancar'ın Nobel Kimya...
BU memlekette abuk sabuk tartışmalara harcadığımız enerjiyi mesela elektriğe çevirmek mümkün olsaydı, büyük ihtimalle Rusya'ya nükleer santral inşa ettirmemize gerek kalmazdı.
Aziz Sancar'ın Nobel Kimya Ödülü almasıyla birlikte başlayan tartışmalarımız da bu cinsten. Saçma sapan bir milliyetçilik konuşuyoruz iki gündür.
Aynı kimya ödülünü alan İsveçli Tomas Lindahl'ı alın. DNA'nın bozulması mümkün olmayan mükemmel bir şey olduğu görüşünü yerle bir eden o oldu.
LINDAHL'IN ETNİK KÖKENİ NE?
İsveç'te doğdu, temel eğitimini orada aldı ama bugün onu Nobel'e getiren sorusunu Amerika'da Princeton'da doktora sonrası çalışmalarını yaparken sordu: 'DNA ne kadar istikrarlı bir şey ki?'
Aynı Lindahl sonra çalışmalarını İsveç'te meşhur Karolinska Enstitüsü'nde sürdürdü, yeniden Amerika'ya gitti, DNA'nın sürekli bozulduğunu, sonra da kendini onardığını gösterdi ve derken DNA'nın bulucularından Francis Crick'in adına Londra'da kurulan enstitüde çalışırken de Nobel'i aldı.
Şimdi nereli Lindahl? İsveçli mi, Amerikalı mı, İngiliz mi?
Saçma bir soru bu.
AKRABA EVLİLİKLERİNİN BİR SONUCU
Aynı şey Aziz Sancar için de geçerli. Sancar'ın DNA onarım mekanizmalarına ilgisi Türkiye'de başladı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisiyken bu bozulmaya yol açan enzimlerden ilkini ayırt etmeyi başardı. Sonra burslu gittiği Amerika'da moleküler biyoloji ile tanıştı ve yakından ilgilendi. Bursu bitip geri döndükten sonra, doktorluk yapmamaya karar vermişti bile; yeniden Amerika'ya gitti, üniversite öğrencisiyken başladığı çalışmalarını orada sürdürdü.