Türkiye yenilikçi ekonomiye geçebilir mi?
EVET, memlekette savaş var. Evet, memlekette hâlâ bir hükümet yok. Evet, memlekette yarını göremiyoruz, o yüzden en basit ve temel kararları bile veremiyoruz. Bilmiyorum, belki okuyucular bu konularla ilgili yazı yazmamı bekliyor...
EVET, memlekette savaş var. Evet, memlekette hâlâ bir hükümet yok. Evet, memlekette yarını göremiyoruz, o yüzden en basit ve temel kararları bile veremiyoruz.
Bilmiyorum, belki okuyucular bu konularla ilgili yazı yazmamı bekliyor, istiyorlar ama hem kendi hem sizin karamsarlığınıza daha da karamsarlık katmamak için bu dünyanın dışına kaçmaya çalışıyorum zaman zaman. Bugün de öyle bir gün.
Yarın bir hükümetimiz olsun veya olmasın, PKK ile 'barış süreci' devam etsin veya sona ersin fark etmez; bazı konular var ki hem biz bireyler hem de ülkemiz açısından mutlaka ele almamız ve çözmemiz gereken konular.
Bunlardan biri de, ülkemizin ekonomik dönüşümünü gerçekleştirmek, refahımızı arttırabilmek için kendimizi ve ülkemizi 21. yüzyılın ekonomisine hazır hale getirmeye çalışmak.
Dün sabah, dünyaca ünlü IBM'in Amerika'da Silikon Vadisi'ndeki araştırma laboratuvarından araştırmacı C. Mohan ile üç saate yakın sohbet ettim. Hindistan kökenli Mohan, 33 yıldır IBM'de araştırmacılık yapan bir bilgisayar bilimci, uzmanlık alanı özellikle 'big data'.
Ama o sadece bir araştırmacı da değil; yaptığı işin 'iş' yanını da önemseyen, kazanca odaklı, fayda üretmeye odaklı biri. O yüzden dünyanın dört bir yanında konferanslara konuşmacı olarak katılıyor ve çok da aranıyor. Hem çalıştığı bilim alanındaki bilgi ve tecrübesi hem de bu 'iş' yaklaşımı nedeniyle.
Türkiye'de bir zamandan beri 'inovasyon', yani 'yenilikçilik' kelimesine sihirli bir kelime muamelesi yapılıyor. Sanıyorum biz, 'inovasyon' denince aynı anda hem bilimi hem teknolojik icadı hem de iş süreçlerindeki yeniliği bir arada anlıyoruz. Oysa bunlar birbirinden ayrı üç konu.