Bu hikayede anlatılanlar tamamen hayal ürünü olup…
Zaman hakikaten de göreceli bir kavrammış. İnsan bunu yaşı ellilerini devirdiğinde daha bir iyi anlarmış. Ne zaman bayram tatiline girdik, tatil ne zaman bitti de artık sonuna geldik; inanın farkında bile değilim...Biliyorum;...
Zaman hakikaten de göreceli bir kavrammış. İnsan bunu yaşı ellilerini devirdiğinde daha bir iyi anlarmış. Ne zaman bayram tatiline girdik, tatil ne zaman bitti de artık sonuna geldik; inanın farkında bile değilim...
Biliyorum; herkesin bir iç saati var ve insan aslında kolundaki değil, içindeki saate göre yaşar. Ama hele de hiçbir şey yapmadan geçirdiğim şu son birkaç günde daha iyi anladım ki zaman, eğer siz içini anılarla – hatıralarla bir güzel doldurmuyorsanız, müthiş bir süratle akıp geçiyor etrafınızdan...
Ofisteki çocuklara veda ettiğim cuma, aileyle ve dostlarla bayramlaştığım salı aklımda tamam da ne zaman bir hafta geçti de yeniden cumaya giriyoruz bakın işte orasını kaçırdım…
Koskoca bir hafta kimi zaman dizilerle oyalandım, kimi gece bir kaç kitapla kırıştırdım, filmlere göz attım, bol bol içime baktım ve en önemlisi hayatımın en parçalı, derin ama öte yandan da en rüyalı uykularına daldım...
Adeta bilet alıp sinemaya gitmişçesine dolaştım rüyalar aleminde. Uykuda gördüklerimin sayısı, şu geçen bir haftada yüz yüze görüştüklerimi çoktan ona, yirmiye, iki yüz yirmiye katladı bile…
Gördüğüm hayali gerçek sandığım, yakaza halinde yaşadıklarıma tuhaf bir biçimde derinden inandığım, gerçeklik algısından tamamen uzaklaştığım ve en acayibi de bu durumdan gayet hoşlandığım enteresan günlerden geçtim, geçiyorum…