"Gözlerimin önünde bir mucizeler senfonisi!"
Bu ne güzel bir sofra böyle! Bütün sevdiğim şeyler sıralanmış masaya. Bayıldığım kebaplar, dayanamadığım tatlılar ve asla hayır diyemediğim dondurmalar yan yana. Erimiyorlar da üstelik!Sandalyelerde...
Bu ne güzel bir sofra böyle! Bütün sevdiğim şeyler sıralanmış masaya. Bayıldığım kebaplar, dayanamadığım tatlılar ve asla hayır diyemediğim dondurmalar yan yana. Erimiyorlar da üstelik!
Sandalyelerde bütün sevdiklerim oturmuş. Hepsi yüzlerinde kocaman, sıcacık gülümsemelerle benim yerime geçmemi bekliyorlar. Fakat babam da var işte orada; ama bu imkansız! Ve hemen yanında da babaannem…
En güzel kıyafetlerini giymişler. Adeta bir bayram yemeğine gelmiş gibiler. Anneannem ‘Otur haydi başlayalım artık İzzet’ diyor. İyi de bu nasıl mümkün olabiliyor. Peki masanın diğer ucunda oturan panda; ya o nasıl konuşur yan sandalyedeki annemle....
Semih’le, Barış iki yanımda ortada hiçbir tuhaflık yokmuşçasına sakin, neşe içindeler. Levent mangalın başında mamafih ateş gökkuşağı rengi. Havadan uçan bir fil sürüsü geçiyor, kanatları kulakları…
Gökyüzünün yarısında güneş pırıl pırıl aydınlık, öte yanında şahane bir dolunay var; ışıklı bir karanlık. Rengarenk yıldızlar her ikisinin etrafında dönüyorlar. Düdükle, Buz hemen yanımızdaki çimenlere uzanmış gazetelerin magazin ilavelerini okuyorlar. Ama çimenler nedense pembe…
Renkler, sesler, kokular hepsi karışmış birbirine. Ama ahenkle…