İçimdeki adını bilmediğim karanlığa mektup...
Sıkıyor değil mi senin de boğazını kimi zaman sahibini bilmediğin nemli, acımasız, ruhunu şeytana satmış eller...İçindeki çocuğu öldürürken onlar ecinni kahkahalar atarak, uzaklaşıyor ama...
Sıkıyor değil mi senin de boğazını kimi zaman sahibini bilmediğin nemli,
acımasız, ruhunu şeytana satmış eller...
İçindeki çocuğu öldürürken onlar ecinni kahkahalar atarak, uzaklaşıyor ama
bir türlü kurtulamıyorsun; zihninin içindeler…
Göğsüne bir ağırlık çöküyor, nefes almak, yaşamak, yaşadığının farkına
varmak zor geliyor işte böyle zamanlarda…
Orada, kendinin bile olmadığı o derin, hiçbir ışığın sızamadığı yalnızlıkla baş
başa kalıyorsun…
Bağırıyorsun, ağlıyorsun, elin telefona gidiyor, bir dost sesi arıyorsun çare
olur belki diye; geçmiyor…
Perdeleri açıyorsun, odana güneşi çağırıyorsun, biraz aydınlığa ihtiyacın var;
gelmiyor…