Hakikat avcısı
Kadri’yle tanışıklığımız 1972’ye dek uzanır; aynı yıl Galatasaray Lisesi’ne girmiştik. Aynı sınıfta okumadık mektep bitene kadar ama Galatasaray’ın o her öğrencinin hocasından...
Kadri’yle tanışıklığımız 1972’ye dek uzanır; aynı yıl Galatasaray Lisesi’ne girmiştik. Aynı sınıfta okumadık mektep bitene kadar ama Galatasaray’ın o her öğrencinin hocasından müstahdemine dek mektebin geri kalanıyla hemhal olma durumundan dolayı, o da benden haberdardı, ben de ondan.
[Haber görseli]Aynı yatakhanede yattık mı hatırlamıyorum. Sanki yataklarımız birbirlerine yakın yerlerde olsaydı aramızda bir samimiyet de olabilirdi büyük olasılıkla. Ama olmadı. Daha kötü bir şey oldu; yetişkin çağlarımızda siyasi bir nedenden ötürü mektep kantininde tatsız bir hatıramız da vardır. Pişmanlığı bende saklıdır.
Sonra 12 Eylül girdi araya. Uzun süre hapiste kaldı Kadri. Uzun seneler göremedim onu, ama haberlerini hep duyardım.
Bir gün 1987 sonu olmalı, Cumhuriyet’te karşılaştık onunla. Ben yazı işlerinde çalışıyordum geceleri. O ise dış haberler servisinde, merhum Ergun Balcı’nın yanında çalışmaya başladı. Daha önce haftalık bir dergide çalışıyordu. Cumhuriyet onun ilk günlük mecrasıydı. Analitik bakış açısıyla kısa sürede kendini gösterdi.
Bu arada tuhaftır, aynı şehirde, aynı kıtada, hatta aynı bölükte kısa dönem askerlik yaptık. Sonra yine Cumhuriyet’e döndük. Yaklaşık iki yıllık Cumhuriyet tecrübesinden sonra da yine birlikte Güneş’e geçtik; Metin Münir’in genel yayın yönetmeni olduğu o efsane gazeteye. Ben yine yazı işlerindeydim, Kadri ise artık dış haberler servisi editörüydü. Tam hatırlamıyorum ama Güneş’ten galiba benzer zamanlarda ayrıldık. Ben bir süre sonra yeniden Cumhuriyet’e döndüm. Kadri de AFP’de çalışmaya başladı. O dönem AFP, Cumhuriyet’in hazırlandığı ve basıldığı binanın içindeydi. Dolayısıyla farklı mecralar adına, aynı kurumun çatısı altında yine bir araya geldik. Ben 1992 sonunda, gazeteciliği bırakıp sektör değiştirdim. Kadri ise gazeteciliğe devam etti, inatla ve sabırla.