Nükleer anlaşma laik dış politika dayatıyor
Eski yazılarımdan kes-yapıştır yöntemiyle güncel yazı çıkarmak adetim değildir. Ama bazı istisnai hallerde bu yöntemi kullanmak isabetli ve anlamlı olabilir.Çok önce yazılmış bir yazı...
Eski yazılarımdan kes-yapıştır yöntemiyle güncel yazı çıkarmak adetim değildir. Ama bazı istisnai hallerde bu yöntemi kullanmak isabetli ve anlamlı olabilir.
Çok önce yazılmış bir yazı güncel bir gelişme hakkında yapabileceğim değerlendirmeyi tamı tamına öncelemişse, aynı metni biraz değiştirip yeniden yazmanın ne gereği var? Okurun anlayış göstereceğini varsayarak kesip yapıştırabilirim...
Bu yazının konusu, 2 Nisan 2015’te Lozan’da BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi artı Almanya (P5+1) ile İran arasında varılan çerçeve nükleer anlaşmanın Türkiye’yi karşı karşıya bıraktığı meydan okumalar...
Teknik ayrıntıya girmeden şu net tespiti yapabiliriz: Lozan’daki çerçeve anlaşması İran’ın nükleer silahlı bir güce dönüşmesini önlemek için gerekli olan mekanizmaları temin ediyor.
Çerçevedeki parametreler doğrultusunda bir nihai anlaşmaya varılınca, İran güçlenmiş bir ekonomik ve politik aktör olarak temayüz edecek.
Türkiye ise bölgenin dramatik biçimde değişen koşullarının meydan okuması karşısında, mevcut müflis ve mefluç dış politikasını sürdürüyormuş gibi yaparak oyalanma imkanını daha fazla bulamayacaktır.