Türk tarihinin yüz karası: 28 Şubat
Tarihimiz gurur duyacağımız sahnelerle doludur. Osmanlı, tüm dünyaya hâkim olduğu dönemlerde, her şeyden önce Hakkı ve halkı gözetmiş, dünyaya zulümle değil adaletiyle örnek olmuştur. Cumhuriyet...
Tarihimiz gurur duyacağımız sahnelerle doludur. Osmanlı, tüm dünyaya hâkim olduğu dönemlerde, her şeyden önce Hakkı ve halkı gözetmiş, dünyaya zulümle değil adaletiyle örnek olmuştur. Cumhuriyet dönemi, başarılarının yanında sıkıntılı anlara da sahne olmuştur. Tek parti dönemi, açık oy gizli tasnif saçmalığı, kuyruklar, yoksulluklar, yolsuzluklar, isyanlar, başkaldırılar, baskılar, darbeler, haksızlıklar… Her ne olmuş ise de hiç biri 28 Şubat zulmü kadar ağır olmamıştır. Bir milletin kendi içinde, yine kendi insanları tarafından uğrayabileceği bir zulüm ancak bu kadar haince olabilir.
Kızlarımızın başörtülü olduğu için üniversitelere ve okullara sokulmadığı, dinini vecibelerini yerine getirmek isteyen vatandaşların adeta linç edildiği, var olan toplumsal düzeni korku ve tehlike mantığına endeksleyen Milli Güvenlik Kurulu kararlarının kâğıda döküldüğü, Türkiye tarihine “post modern darbe" olarak geçen, toplum ile siyaset üzerinde derin postal izleri bırakan, yönetime medya üzerinden el konulduğu, askerlerin deyimiyle “demokrasiye balans ayarı” verildiği utanç gününün adıdır 28 Şubat.
TÜSİAD'ın, medyanın, askerlerin üçlü koalisyonuyla seçimle gelen iktidar, korku senaryoları ve nihayetinde askeri tanklarla yıkıldı. Ardından Refah Partisi kapatıldı, yöneticilerine siyasi yasak konuldu. Başarılı bir algı operasyonuyla bütün fatura da millete kesildi. 28 Şubat'ta onlarca banka batırıldı, Gayrı safi milli hâsılanın üçte biri buharlaştırıldı. 281 kovuşturma, 6 milyon fişleme, 33.272 kovuşturma, 27 kapatılan vakıf, 1635 ihraç ve 381 milyar dolar zarar.
Eline görevi gereği silah verilmiş bir memurun o silahı maaşını aldığı milletine çevirmesi, millet tarafından demokratik bir yolla seçilmiş hükümete akla hayale gelmeyecek yöntemlerle baskı uygulanması dünyanın başka bir ülkesinde bu denli vuku bulmuş değildir. Kurtuluş savaşında düşman kuvvetlerinin zulmüne denk bir vahşetle milletimizin anasından emdiği süt burnundan getirilmiş ve topyekûn bir kültür imhası yoluna gidilmiştir.
28 Şubat bu ülkenin bir daha hatırlamak istemeyeceği gündür. Eğitimden sanayiye, spordan ihracata, kültürden yatırıma kadar her alanda ülke sekteye uğratılmış ve tedavisi zor yaralar almıştır. İnsanlar fişlenmiş, ikna odaları kurularak genç nesiller din değiştirmeye zorlanmış, haksız yere yatırımcılar korkutulmuş ve engellenmiş, dini kurumlar kapatılmış, zihinlerde silinmeyecek izler bırakılmıştır. Toplum üzerinde oynanan bu mühendislik oyunu halkın nezdinde kabul görmediği gibi, ömrü de iddia edildiği gibi bin yıl olamamış, ancak on beş yıl sürmüştür. Herkes ve her kesim bu kıyıma çanak tuttuğu oranda sorumludur. Adı sanı ne olursa olsun, hangi iç veya dış güçlerin güdümünde bu işe ortak olunduysa, bu zevat bu lekeyi alınlarında ebediyen taşıyacaklardır. Hukuku kendi sultaları uğruna kullananlar hukuk karşısında o günlerin hesabıyla karşı karşıya kalmışlar, istedikleri gibi kural tanımaz bir şekilde oyunlarını oynayamaz hale gelmişlerdir.
Her on yılda bir karşımıza darbe ile çıkanlar 28 Şubattan sonra koltuklarına oturmamışlar, yeni yeni planlar yapmışlarıdır. 15 Temmuza kadar defalarca planlamalar yapan bu güruh en son hain ve kanlı kalkışmasını 15 Temmuzda yapmış ama bu millet “yeter artık” diyerek bu sefer tankın karşısına kendi çıkmış ve hainlere geçit vermemiştir. Tarihte eşine ve benzerine rastlanmayan bir duruşla hem alçakları durdurmuş hem de dünyaya ibretlik bir ders vermiştir.