Yaz okulu
Okulların tatile girmesiyle birlikte başta müftülük olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu “Yaz Okulu” adıyla iki ay sürecek kurslar açmaya başladı. Bu kurslarda başta Kur’an-ı Kerim eğitimi...
Okulların tatile girmesiyle birlikte başta müftülük olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu “Yaz Okulu” adıyla iki ay sürecek kurslar açmaya başladı. Bu kurslarda başta Kur’an-ı Kerim eğitimi olmak üzere dini bilgiler, spor aktiviteleri, kültürel çalışmalar ve geziler olmak üzere çocukların seveceği bir eğitim çalışması sürdürülüyor. Her kesimden insanın çocuğunu gönderdiği ve bu yaz dönemini değerlendirdiği kurslar tamamen ücretsiz olup çocukların kitap ve beslenme ihtiyaçları da kurs yönetimleri tarafından karşılanmaktadır. Güz döneminde okullara devam eden çocuklar yaz döneminde hem eğleniyor, hem de dini bilgilerle mücehhez hale geliyorlar.
“Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.” Benim de içinde eğitim gördüğüm, öğrencisi olmakla onur duyduğum, dini bilgilerimin hemen hemen tamamını oralarda aldığım Kur’an Kurslarının bir zamanlar kapılarına nasıl kilit vurulduğunu, öğrencilerinin nasıl uzaklaştırıldığını, hocalarının nasıl mağdur edildiğini, insanların o ilim yuvalarına nasıl düşman edildiğini hatırladım bir an. “Laiklik elden gidiyor.” Naraları ile insanların birbirine düşman edildiği, “irtica hortladı” safsataları ile dine saldırıldığı, dini okullar olduğu bahanesi ile İmam Hatip Liselerinin orta kısımlarının kapatılarak öğrenci akışının kesilmek istendiği, yeşil sermaye diyerek toplumun bazı kesimlerinin ötekileştirildiği, insanların inançlarından ötürü fişlendiği, akademisyenler, subaylar ve yöneticilerin sırf Müslüman oldukları, eşlerinin başlarının kapalı olduğu bahanesi ile görevlerinden uzaklaştırıldığı, öğrencilerin üniversite girişlerinde dini vecibe gereği başlarını örttüklerinden dolayı ikna odalarına alındığı, katsayı uygulamaları ile üniversiteye girişlerinin engellendiği o utanç yılları bir film şeridi gibi gözümün önüne geldi.
Daha kötüsünü de bazı tarih kitaplarında okuduk ama dedelerimiz de anlatırdı bize. Sadece bu kurumların kapatılmakla kalınmadığı, evlerinde Kur’an-ı Kerim ve dini kitap bulunanların tutuklandığı, cami çıkışlarında bekleyen jandarmaların şapkasız olanların kafalarına katran sürdüğü, şapka giymemek için direnenlerin darağacında idam edildiği, idam edilenlerin arasında “Şal Bacı” lakaplı bir kadının da bulunduğu, ezanın yasaklandığı, askerlerin Türkçe ezan nöbeti tuttuğu, camilerin tuvalet yapıldığı, asker dipçiğinin milletin omuzundan eksik olmadığı, ibadethanelerin buğday depoları yapıldığı o kayıp yıllar. Dahası da var. Başında takkesi olanların asker tarafından dövüldüğü, yol parası vergisinin alındığı, ödeyemeyenlerin yollarda çalıştırıldığı, Kur’an Kurslarında Arapça kitap bulundurmanın yasak olduğu, şehre gitmek isteyen köylünün yokluktan dolayı ödünç palto alarak gittiği, ekmeği olanın parmakla gösterildiği, ahırlarda gizli gizli Kur’an okutulduğu, Anadolu’nun verem ve bit ile boğuştuğu, dine dair ne varsa etkisizleştirildiği, hayvan ve buğdayların vergi yükünden dolayı saklandığı, insanların açlıktan ot ile beslendiği o utanç yılları. O günleri görmediğimize şükrediyoruz ama biz de o günleri aratmayan ve bin yıl sürecek olduğu iddia edilen 28 Şubat dönemini yaşadık.
Bu millet ve bu ülke böylesi günleri gördü ve yaşadı. Dedelerimiz 27 yıllık CHP diktasını, babalarımız darbeler dönemini, biz 28 Şubat yıkımını, çocuklarımız ise 15 Temmuz hain darbe kalkışmasını yaşadı. Her dönem başımıza bir bela gibi musallat olan bu zihniyetten kurtuluşumuzun olmayacağını biliyoruz. On altı yıldır rahat bir dönem yaşıyorsak bu zihniyetin bittiği için değil, uykuda olduğu veya fırsatını yakalayamadığı içindir. Fırsatını bulduğu anda tekrar hortlamayacağından kimse emin olmasın. On altı yılda elde ettiğimiz kazanımlarımız eğer kıymeti bilinmezse bir anda elden uçar ve o kâbus dolu günlere tekrar geri döneriz. Dedelerimiz o dikta dönemini, babalarımız darbeleri, biz 28 Şubatı, çocuklarımız da 15 Temmuzu unutur ve unutturursa bu millete kan kusturan zihniyetin tekrar işbaşına gelmesi kaçınılmazdır.
Ahırlarda gizli gizli Kur’an okuyan dedelerimizin yaşadığı günlerden, her gün cıvıl cıvıl Kur’an Kurslarına koşan çocuklarımızın olduğu sabahlara geldik. Bu günleri gösteren Mevla’ya şükürler olsun. Duamız odur ki, lafzını doya doya okuduğumuz o yüce Kur’an’ın manası ile yaşadığımız günleri de görürüz. O zaman dünya ve ahiret saadeti hepimizin olacaktır inşallah.