Denizci, canavar ve muhteşem inci
1 Kasım'daki genel seçim bir kesin galip ve karşısında parçalı şekilde mağluplar bırakarak geçti. Bir seçim sonucunun “galibiyet” ve “mağlubiyet” hattında okunması elbette evrensel demokratik...
1 Kasım'daki genel seçim bir kesin galip ve karşısında parçalı şekilde mağluplar bırakarak geçti.
Bir seçim sonucunun “galibiyet” ve “mağlubiyet” hattında okunması elbette evrensel demokratik değerler açısından problemli ama görüldüğü üzere başka bir dil bilmiyoruz, o olgunluğa ulaşmamıza da epeyce vakit var.Özellikle 2010 sonrasında hızlanan kutuplaşma ortamı ve bu ortamdan beslenen siyaset kurumu (hem iktidar hem muhalefet) Türkiye’nin sıradağlar şeklinde dizilen sorunlarına odaklanabilecek mi?Bu hususta adımı şüpheli olanların arasına yazabilirsiniz ama umutsuzlarla aynı listede yer almak istemem doğrusu...
*
Biliyorum, bir “analiz daha” okuyacak yeriniz kalmadı; benim de öyle...Bu işe kalkışacak değilim.“Konunun uzmanlarının”, analistlerin, anketçilerin ve hatta bizzat kazananıyla-kaybedeniyle siyasilerin tahmin ve tespit seferlerinde döktükleri nalları görüyoruz zaten...Bunun yerine çok sevdiğim bir yazarın çok sevdiğim bir öyküsünden bahsetmek isterim.Dino Buzzati (1906-1972), İtalyan bir gazeteci ve yazardı.Romanları, tiyatro eserleri pek çok dile (Türkçe de dahil) çevrilmiş, çok da sevilmiştir ama asıl favorim alaycı, gerçeküstücülükle paslaşan öyküleridir.Yakın zamanda ülkemizde yeniden yayınlanan “Colombre”ye adını veren öyküden bahsedeceğim izniniz olursa...