Kara vicdanın pirinç gözyaşları
ZONGULDAK liman bölgesi... Uzayıp giden kömür karası bir duvar.Duvarın üstünde pırıl pırıl parlayan pirinç levhalar var.Yıl yıl, 1875'ten itibaren hayatını kaybeden maden işçilerinin isimleri...
ZONGULDAK liman bölgesi...
Uzayıp giden kömür karası bir duvar.
Duvarın üstünde pırıl pırıl parlayan pirinç levhalar var.
Yıl yıl, 1875'ten itibaren hayatını kaybeden maden işçilerinin isimleri yazılı levhalarda.
4 bin 500 levha var o gün itibariyle.
Hangi gün?..
*
Tarih 25 Mayıs 2003.
Zonguldak havzasında maden kazalarında hayatlarını kaybetmiş olan işçiler anısına yapılan anıtın açılışı Başbakan Erdoğan tarafından yapılıyor.
AKP'nin web sayfasında o günü konu alan haber hâlâ duruyor.
Şöyle bitiyor haber:
"...Başbakan Erdoğan'a grizuyu da ölçen eski bir madenci feneri hediye edildi. Törene katılan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'e de şilt takdim edildi.
...Başbakan Erdoğan 1875'ten 2003 yılına kadar maden kazalarında ölen 4500 maden şehidinin adlarının yıl yıl yazılı bulunduğu siyah mermer platformu inceledi. Erdoğan, platformun önüne kırmızı karanfiller bıraktı..."
*
Normal şartlar altında, bu tür anıtların göz boyamak ve çıkar sağlamak için değil samimiyetle yapıldığı memleketlerde o anıt sadece bazı önemli günlerde veya –evlerden ırak- kazalar yaşandığına gündeme gelir.
Zonguldak Havzası Maden Şehitleri Anıtı ise gündemden hiç düşmedi.
Utanarak belirtmek isterim; her sene, hiç sektirmeden, kanıksanmış başka haberler gibi şu başlıkla hatırlandı: "Anıt dökülüyor..."
*
İş nutuk atmaya, saray kondurmaya, beton yığınlarıyla hava atmaya, teknolojide her türlü devrime hazır olduğumuzu höykürmeye geldiğinde mangalda kül bırakılmayan memleket bir şehit anıtını ayakta tutmayı beceremiyor işte.
Dün yine Posta'nın manşetindeydi: "Utanç Anıtı..."
Üç kere yenilenen anıttaki pirinç levhalar dökülmüştü yine.
Yenilemeden ne anlaşıldığı meçhul.
Fotoğraftan anlaşılacağı üzere "yapıştırıcıyla" sabitlenen pirinç levhalar dökülüp kayboluyordu işte yine...
İçler acısı bir manzara.
Ayıp, günah!