Yalnız değilsin Melih Bey..
ŞEYMAAANIMTEYZE, anneannemin Üsküdar'daki komşusu, çocukluk yıllarımın renkli bir figürüydü. Annesinin “Saraydan çıkma” olduğunu söyleyen bu ilginç ve tatlı ihtiyarın eski İstanbul...
ŞEYMAAANIMTEYZE, anneannemin Üsküdar'daki komşusu, çocukluk yıllarımın renkli bir figürüydü.
Annesinin “Saraydan çıkma” olduğunu söyleyen bu ilginç ve tatlı ihtiyarın eski İstanbul ağzı ile konuşması hâlâ kulaklarımda.
Rahmetli anneannemle hem sürekli didişir hem de birbirlerinden vazgeçemezlerdi; küslükleri iki çay demlenmesi arasında uçup giderdi.
Yaşanan hadiselere verdiği abartılı tepkileri eğlendirici bulan komşuları (başta anneannem) Şeymaaanımteyze’yi korkutmaya bayılırdı.
KİM ONLAR ANAANE?
Bu konudaki şaşmaz konu başlığı da “Üç harfliler” idi. Şeymaanımteyze’yi “Gelooorlar mı? Gelooorlar mı?” koşmaya sevk eden bu kavramı ilk duyduğumda endişeyle sormuştum: “Onlar kim? Kim onlar anaane?”
“Sen yemeğini ye”den öte cevap gelmemişti. Beyoğlu’ndaki “Üç Yıldız” gibi bir pastane olabileceği neticesine varmıştım analiz yeteneğimle ama neden korkabilirdi ki bu durumda Şeymaaanımteyze? Şöbiyetten mi?
Sorunun peşini bırakmadım, cevap alana kadar karşıma çıkan bütün aile fertlerine, komşu teyzelere, mahallede en geniş paçalı pantolon peşinde koşmaktan bitap düşmüş abilere ve ablalara sordum.
NE DEMEK İNSAN YEMEK?
Sonunda biri “Cin” dedi, “Üç harfliler cinlerdir ve bizi yerler, kafalarına eserse çarparlar...”
Şeymaaanımteyze’ye o dakika hak vermiştim, adlarını duyduğumda ben de peşine takılıp koşacaktım. Ne demek insan yemek, çarpmak ya?!
Zamanla büyüsem de, rasyonel düşünce kapıdan girse de belli bir mesafeyi korumaya hep dikkat ettim o günden sonra.
En keskin ateist ortamlarda bile mevzu “üç harflilere” geldiğinde içimden Şeymaaanımteyze tarzı bir (sadakallahül azim) çekmeye dikkat ettim.
GENÇLİK HEZEYANLARI
Korku filmlerine bayılsam da iş cinli filmlere geldi mi “Benim Şiirsel Gerçekçilik krizim tuttu arkadaşlar, evde kuzu gibi Jean Renoir yatıyor; bana müsaade” diye tüymüşlüğüm, ne olur ne olmaz diye Dostoyevski’nin “Ecinniler”ini epeyce geç okumuşluğum vardır!
Hal böyleyken, “Yav madem herkes mücadele ediyordu, kimsecikler sevmiyordu da bu FTEÖ’cüler nasıl bu kadar kadrolaştı arkadaş?” sorusuna verdiği cevapla Melih Gökçek yetişti imdada.
Frig Kralı Gordios’tan sonra Ankara’nın en uzun süreli yöneticisi olan Melih Gökçek, Hakan Çelik’le yaptığı röportajda durumu şöyle netleştirdi: