“2. istiklal savaşı” veriyorsak...
Türkiye’nin “ikinci bir istiklal savaşı” vermekte olduğu söylemleri son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere iktidar önde gelenleri tarafından sık sık tekrarlanıyor.Çanakkale...
Türkiye’nin “ikinci bir istiklal savaşı” vermekte olduğu söylemleri son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere iktidar önde gelenleri tarafından sık sık tekrarlanıyor.
Çanakkale Savaşı da işin içine katılarak.
Bu söylemin içi de Gezi olayları ile başlayıp 17-25 Aralık operasyonu ve 7 Haziran’dan bu yana tırmandırılan terör saldırıları ile “doldurularak” devam ediliyor.
Çanakkale ve İstiklal Savaşlarında devrin sömürgeci güçlerinin, son demlerini yaşayan Osmanlıya çullanıp, “İslamın son ordusu”nu boğma ve öldürücü son darbeyi vurma hesabıyla yedi ayrı cepheden yaptıkları topyekûn taarruz söz konusuydu.
Buna karşı bütün İslam ümmeti yekvücut bir duruş ortaya koydu. Müslüman coğrafyasının her köşesinden koşup gelen gencecik fidanlar Çanakkale cephesinde savaşa katıldı ve şehit düştü.
İstiklal Savaşı da İstanbul’daki Osmanlı Meclis-i Meb’usanının devamı olarak Ankara’da kurulan Birinci Türkiye Büyük Milet Meclisin tam bir tesanüd ve dayanışma içindeki yönetimiyle zafere ulaştı.
Gazi Mecliste vazife alan milletvekilleri, o dönemde toplumun hemen hemen bütün renklerini temsil eden bir çeşitliliğe sahipti. Sarıklı medrese hocaları, müftüler, milliyetçiler, sosyalistler, liberaller.
Dünya görüşleri ve siyaset anlayışları çok farklı olan bu insanlar, vatan müdafaası için son derece müthiş ve örnek bir bütünlük ve dayanışma sergilediler.
Ayrıca, harp var diye hukuku askıya almak gibi bir yola tevessül etmeyi akıllarından bile geçirmediler. Hukuku özenle ve itina ile korudular ve gözettiler.
Ne var ki, zafer sonrasında durum tamamen değişti. İlk Meclisteki muhaliflerin tamamı değişik taktiklerle tasfiye edilerek bir tek parti ve tek şef rejimi kuruldu. Hukuk da Takrir-i Sükûn ve istiklal mahkemeleri cenderesine hapsedildi.
Peki, şimdiki durum ne?