AKP huzursuz
Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildikten sonra yerine Davutoğlu’nu getirmesini partideki “kurumsallaşma”nın ifadesi olarak görenler vardı. “Böyle kritik bir geçiş, hiçbir krize meydan verilmeden...
Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildikten sonra yerine Davutoğlu’nu getirmesini partideki “kurumsallaşma”nın ifadesi olarak görenler vardı. “Böyle kritik bir geçiş, hiçbir krize meydan verilmeden başarıldı” diyorlardı.
Şimdi aynı yorumu Davutoğlu’nun çekilmek mecburiyetinde bırakılması için de tekrarlıyorlar.
Ne var ki, Başbakanın “Çekilme kararım bir başarısızlığın sonucu değil. 1 Kasım seçiminin ardından dört yıllık bir hukuk oluşturmaya hazırlanmışken, sürenin bu kadar kısalması benim tercihim değil. MKYK emrivakisi, refik olma özelliğiyle bağdaşmaz” şeklindeki sitemkâr sözleri çok derin bir kırgınlık ve sukut-u hayali yansıtıyor.
“Cumhurbaşkanımızın hukuku benim hukukumdur. Bu olayın partide fitne vesilesi olarak kullanılmasına izin vermem” gibi beyanlarla perdelemeye çalışsa da.
Ve Davutoğlu’na yönelik Saray operasyonu parti tabanında, alt alta devam eden bir rahatsızlığı daha da arttırmış görünüyor.
Her ne kadar, Davutoğlu’nun “darbe” sonrası gittiği ve duygusal bir ortamda karşılandığı memleketinde atılan “Reis bizim, Hoca bizim” gibi sloganlarla kamufle edilmek istense de, var olan sıkıntının giderek artmakta olduğu gözleniyor.
1 Kasım seçimi öncesinde “sokak”ta dahi konuşulur hale geldiğini gözlediğimiz bir sıkıntı bu.
AKP’ye oy vereceğini söyleyen insanlar arasında, Erdoğan’ın Davutoğlu’nu rahat bırakmayan müdahalelerinden duyulan rahatsızlık açık açık dile getiriliyordu.
Son “darbe”nin bu rahatsızlığı çok daha ileri ve yüksek düzeylere taşımış olduğunu düşünüyoruz.
“Hoca”yı “Reis”e gölge olmak, hattâ sahip çıkmamak, dahası rakip olmaya çalışmakla suçlayan hızlı reisçilere göre bir problem yok. Lider gerekeni yaptı. Ortalık sütliman.