Ama Yeni Asya kimseyi dışlamadı
Matbuat ve yayıncılık âleminde Risale-i Nur denildiğinde akla ilk gelen isim ve marka olduğu halde, yaklaşık iki senelik keyfî bandrol engeli ve devlet tekeli sürecinde risale basma hakkı gasp edilen Yeni Asya, AYM ve Danıştay...
Matbuat ve yayıncılık âleminde Risale-i Nur denildiğinde akla ilk gelen isim ve marka olduğu halde, yaklaşık iki senelik keyfî bandrol engeli ve devlet tekeli sürecinde risale basma hakkı gasp edilen Yeni Asya, AYM ve Danıştay kararlarının ardından ortaya çıkan durum öncesinde gerekli çalışmayı yaparak çözüm formülünü hazırladı.
Daha önce hiçbir şekilde bir sözleşmeye imza atmaya yanaşmayan Saadet Kaynak Hanımı ikna ederek, basım için istenen telif muvafakatnamelerini tamamladı.
İki yıla yakındır Yeni Asya’yı dışlayanlara bu haber, “Yeni Asya telif sözleşmesini sadece kendisi için geçerli olacak şekilde hazırlatıp Saadet Hanıma öyle imzalatmış” şeklinde çarpıtılarak duyuruldu.
Oysa hiçbir zaman ve hiçbir şekilde böyle tekelci bir yaklaşım içerisinde olmayan Yeni Asya, orijinaline sadık kalmak kaydıyla risaleleri arzu eden herkesin serbestçe basabilmesinden yanaydı.
Saadet Hanımdan alınan imzalı muvafakatname de bu anlayışla hazırlanmıştı.
Ama birileri “Kişi herkesi kendisi gibi bilir” sözündeki manaya uygun şekilde, kendi dışlayıcı mantıklarını Yeni Asya’ya izafe ederek dışlanma telâşına kapıldılar.
Ve bu panik içinde, yargı kararıyla çürütülmüş eski noter “belge”lerini tekrar piyasaya sürerek veya “yeni yasal düzenleme” spekülasyonları ile, nihayet yoluna girmek üzere olan süreci sabote etmeye çalıştılar. Bunda da, bandrol ve tekel hukuksuzluklarında baş rolleri üstlenmiş olan “çete” elemanları yine sahne aldılar.