“Büyük devlet” olmanın şartları
Türkiye’nin yüz küsur yıl öncesine kadar Osmanlı hakimiyetinde olan bölgenin şimdi de çok önemli bir ülkesi olarak bugünün şartlarında takip etmesi gereken politika nasıl olmalı?Öncelikle her hal ve...
Türkiye’nin yüz küsur yıl öncesine kadar Osmanlı hakimiyetinde olan bölgenin şimdi de çok önemli bir ülkesi olarak bugünün şartlarında takip etmesi gereken politika nasıl olmalı?
Öncelikle her hal ve şartta barışçı, pozitif, müsbet, yapıcı, birleştirici, uzlaştırıcı bir tavır ve yaklaşım içerisinde olmalı.
Gerek devletler arası, gerekse ülkelerin kendi içinde yaşanan anlaşmazlıklarda taraf olmaktan kaçınmalı; dahası asla bu ihtilâfları körükleyici bir tavra girmemeli.
Tam tersine, ihtilâfların silahlı çatışmayla değil, diplomasi yoluyla ve müzakerelerle çözümü için gayret sarf etmeli.
Çatışan taraflardan birine angaje olup diğer tarafla köprüleri atmak ve ipleri koparmak gibi, “büyük devlet” olma iddiasıyla bağdaşması imkânsız vahim yanlışlara sürüklenmekten uzak durmalı.
Hele bu taraf, rejimi ne olursa olsun, o ülkeyi resmen idare eden devlet ise...
Keza son günlerde Suriye, Musul ve Kerkük örneklerinde görüldüğü gibi, “Eskiden buralar bizimdi; bu coğrafyayı asırlar boyunca biz yönettik; şimdi de olup bitenlere kayıtsız ve seyirci kalamayız; hem sahada, hem masada olacağız” gibi kuşku uyandırıcı söylemlerden kaçınılmalı.
Zaten sahada da, masada da olmanın yolu iç tribünlere yönelik hamasî nutuklardan değil, bir taraftan dünya ve bölge dengelerini gözeten, diğer taraftan hak ve adalet eksenli akılcı ve gerçekçi stratejilere dayanan sessiz diplomasiden geçiyor.
Bu, pasiflik ve güçsüzlük değil.