Çözüm süreci ve AKP
6 yıl önce, 2009’da terör ve Kürt meselesini çözme iddiasıyla başlatılan “demokratik açılım” süreci, Habur skandalına takılmış ve sınırdan giren teröristlerin bu...
6 yıl önce, 2009’da terör ve Kürt meselesini çözme iddiasıyla başlatılan “demokratik açılım” süreci, Habur skandalına takılmış ve sınırdan giren teröristlerin bu dönüşü tam bir şova dönüştürmeleri üzerine tersine dönmüştü.
Aradan zaman geçti; geçen senenin başından itibaren aynı serencam “çözüm süreci” adı altında tekrar başlatıldı. Önceki gibi bunun da “Millî birlik ve kardeşlik projesi” diye isimlendirildiği açıklandı.
İkisinde de seslendirilen ana hedefler, silahları susturup terörü bitirmek, terör kaynaklı ölümleri sona erdirmek, anaların gözyaşını dindirmekti. Özellikle ikincisindeki çatışmasızlık ortamının epeyce devam etmesi, bu noktada uyanan ümitleri güçlendirdi.
Şehit cenazelerinin de, terörist ölümlerinin de olmadığı bir iklimin oluşması, topluma “Galiba bu sefer bu iş olacak” dedirtti.
Ancak bu görüntünün arkaplanına ilişkin bilgi ve haberler pek de iç açıcı değildi.
Sürecin terör örgütüne daha da kuvvetlenme fırsatı verdiği, dağ kadrosuna katılımların arttığı, PKK’nın bölgedeki alan hakimiyetini pekiştirdiği, buna karşılık devletin orada şeklen var, ama fiilen adeta yok gibi bir görüntü verdiği izlenimi oluştu.
Görüşmeler İmralı-HDP-Kandil üçgeninde yürütülürken Meclisin, kamuoyunun, STK’ların ve kanaat önderlerinin dışlanması da son derece önemli bir handikaptı.
Aynı şekilde ilk başlarda seslendirilen “PKK militanları sınır dışına çıkacak” iddiasının aslının çıkmaması ve örgütün silah bırakma çağrılarını ısrarla cevapsız bırakması da işin iyice sarpa sarmasına yol açtı.