Darbe düzeninin ürettiği sonuçlar
AKP’nin Erdoğan tarafından “ustalık” olarak nitelenen son iktidar döneminde yoğunlaşan keyfî ve hukuk dışı uygulamalar, yer yer “Darbe dönemlerinde bile böyle şeyler olmadı”...
AKP’nin Erdoğan tarafından “ustalık” olarak nitelenen son iktidar döneminde yoğunlaşan keyfî ve hukuk dışı uygulamalar, yer yer “Darbe dönemlerinde bile böyle şeyler olmadı” değerlendirmelerine konu ediliyor.
Bir cihetiyle, ortaya çıkan tablonun vahametini ifade açısından belki anlaşılabilir olan bu yorumlar, diğer yönüyle adeta darbe rejimlerini “ehven gösterme” gibi bir sakıncayı beraberinde getiriyor.
Oysa hiçbir gerekçe, darbeleri ve yaptıklarını ibra ettiremez ve ettirememeli.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve nihayet 28 Şubat’ın imza attığı vahim hukuk cinayetleri, ağır hak ve özgürlük ihlalleri asla hafifletilemez ve bağışlanamaz.
Demokrasi ve hukuk tarihimize kapkara utanç sayfaları olarak geçen Yassıada faciası, idamlar, işkenceler, faili meçhul cinayetler, kanlı provokasyonlar, darbelerin karanlık siciline bakılınca sıralanabilecek başlıklardan sadece birkaçı.
Bugün yaşananların vahameti ayrı konu, ama bunu ifade etme biçimi darbelerin derin tahribatını gözardı ettirmemeli.
Onun yerine, halihazırdaki yoğun ihlalleri de hâlâ tasfiye edilememiş olan darbe düzeninin ürettiği sonuçlar olarak görüp öyle değerlendirmek çok daha isabetli olur.
İşin aslı şu ki, merhum Aydın Menderes’in söylediği gibi, Türkiye 27 Mayıs’la içine sokulduğu “ara rejim”den hâlâ çıkabilmiş değil. 1961 Anayasasının getirdiği düzen, 12 Eylül tarafından rötuşlanıp tahkim edilmiş haliyle devam ediyor.
1982 darbe anayasası 33.5 yıldır yürürlükte. Dayandırıldığı ve koruduğu resmî ideoloji ve ona bina edilen derin yapılar bu sayede varlıklarını ve icraatlarını sürdürebiliyorlar. Ülkede yaşanan son hadiselerin arkaplanında da onlar var.