Gerçek dindar, “kindar” olamaz
Kur’an-ı Kerimde salih amelin yine imanla birlikte ve yine hemen ondan sonra zikredildiği ayetlerden biri, devamındaki ayetle beraber bize bir başka önemli mesaj daha veriyor.(Yeri gelmişken, meallerde salih amelin karşılığı olarak...
Kur’an-ı Kerimde salih amelin yine imanla birlikte ve yine hemen ondan sonra zikredildiği ayetlerden biri, devamındaki ayetle beraber bize bir başka önemli mesaj daha veriyor.
(Yeri gelmişken, meallerde salih amelin karşılığı olarak verilen “güzel işler” deyişinin bu kavramdaki derin manaları ifade etmediği kanaatimizi kaydedelim.)
A’raf Suresi 42. ayette buyuruluyor ki:
“İman edip salih amel işleyenlere gelince: Biz hiç kimseyi gücünden fazlasıyla mes’ul tutmayız. Onlar Cennet ehlidir; orada ebedî olarak kalacaklardır.”
Peşinden gelen 43. ayet de şöyle başlıyor: “Onların gönüllerinden, kin ve düşmanlık kabilinden ne varsa çıkarırız.”
İşte burada iman ve salih amelin muhabbetle bağlantısı kuruluyor. Demek ki, insan iman ve salih amelde terakkî ettiği ölçüde, Allah’ın bir lütfu olarak kalbindeki sevgi hissi de güçleniyor ve pekişiyor.
(Bir hadis-i şerifteki “İman etmedikçe Cennete giremezsiniz, birbirinizi Allah için sevmedikçe iman etmiş olmazsınız” mesajı da aynı manayı tamamlıyor.)
Risale-i Nur’daki ilgili bahislere bu gözle baktığımızda, muhabbet eksenli orijinal izahların Kur’an’daki çıkış noktalarından birinin bu ayet olduğunu anlıyoruz.
Üstad, Allah’ın bahşettiği ve güçlenmesini iman-salih amele bağladığı muhabbet hissinin de Allah için, O’nun nam ve hesabına yönlendirilmesi durumunda insanın önüne açılan pencere ve ufukları o bahislerde ne kadar güzel anlatıyor:
“Muhabbet kâinatın mayası, mizacı ve rabıtasıdır... İman herşeyi insana dost ve kardeş yapar... Ey kâinat, kardeşler, ne güzeldir halimiz... Biz muhabbet fedaileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur...”
Onun için, iman kuvvetlenip salih amel olarak hayata