Halep’in dramı
Altı yıla yakındır devam eden Suriye iç savaşında, 2012’den itibaren büyük kısmı muhalif grupların kontrolünde olan Halep yeniden Esad’ın elinde.Halep’e 2011 Mart’ının son haftasında bir...
Altı yıla yakındır devam eden Suriye iç savaşında, 2012’den itibaren büyük kısmı muhalif grupların kontrolünde olan Halep yeniden Esad’ın elinde.
Halep’e 2011 Mart’ının son haftasında bir akşam vakti yolumuz düşmüştü. Risale-i Nur Enstitüsünün düzenlediği ve irad edilişinin 100. yılında Hutbe-i Şamiye’yi değerlendireceğimiz kongreye katılmak için Şam’a giderken güzergâhımız üzerindeki şehirde yemek ve namaz molası verip devam etmiştik.
Akşam karanlığında otobüsümüz Halep’in caddelerinden geçerken, gayet mamur ve canlı şehir manzaralarına şahit olmuştuk.
Ki Halep zaten zengin tarihi ve içerisinde Mimar Sinan imzalı eserler de barındıran orijinal mimarî yapısıyla, UNESCO Dünya Mirası Listesinde hakkıyla yer alan güzel bir şehirdi.
Hz. Zekeriya Aleyhisselamın kabrini de misafir eden bu güzide şehir, ne yazık ki artık tamamen harabeye dönmüş durumda.
Şu günlerde çatışmalar arasında kalan şehir halkının acı imdat çığlıkları yükseliyor.
Peki, bu noktaya nasıl gelindi? Halep kıyasıya ve son derece tahripkâr kanlı bir iç savaşa kurban edildikten sonra, tekrar Esad güçlerine teslim edilecekti ise, tüm bu çatışmalar niye yaşandı ve kime ne fayda getirdi?
Altı yıl öncesine kadar çok iyi ilişkiler içinde olunan Şam’la bir anda bütün köprüler atılıp “Esad gidici, günleri sayılı” söylemleri eşliğinde silahlı muhalefete verilen destekle Suriye’nin Halep’i ve diğer çatışma bölgelerini böyle içler acısı hale getiren bir iç savaş ortamına sürüklenmesi, bu tabloyu ellerini oğuşturarak seyreden İsrail’le silah tüccarı şer şebekelerinden başka kimi memnun etti?
Olup bitenler önce Suriye halkını perişan ve darmadağın etti. Çatışmalarda yüz binlerce masum can verdi, yaralandı, sakat kaldı; milyonlarcası evini, barkını, yurdunu terk edip başka diyarlara sığınmak zorunda kaldı.