İki kırmızı çizgide yine başa döndük
Türkiye’de resmî ideolojinin ve her dönemde hırsla onu sahiplenen “derin devlet”in topluma ve demokrasiye sürekli bir müdahale aracı olarak kullandığı iki klasik argüman var.Biri bölünmez bütünlük...
Türkiye’de resmî ideolojinin ve her dönemde hırsla onu sahiplenen “derin devlet”in topluma ve demokrasiye sürekli bir müdahale aracı olarak kullandığı iki klasik argüman var.
Biri bölünmez bütünlük, diğeri laiklik.
İkisini de korumak adına uygulanan politikalar, uzun yıllar boyunca baskı ve dayatma yöntemleriyle hayata geçirildi. Cumhuriyet adı altında kurulan tek parti ve tek şef—Bediüzzaman’ın ifadesiyle istibdad-ı mutlak—rejiminin geçerli olduğu 1950’ye kadarki dönemde olduğu gibi, ihtilâl süreçlerinde de hep böyle oldu.
Dahası, yöntem yanlış olduğu gbi, söz konusu kavram ve değerlere yüklenen anlam da problemliydi. Birlik ve bütünlüğün toplum gerçekleriyle barışık bir temelde aranması gerekirken, tam tersi bir yolda hareket edildi. Halk inançlarıyla, diniyle, kültürüyle ve gelenekleriyle kavgalı bir zihniyete boyun eğmeye zorlandı.
“Halka rağmen halkçılık” adına açıkça halk düşmanlığı yapıldı. Türklere de zarar veren Türkçülük dayatmasıyla, başta Kürtçülük, diğer ırkçı fitneler tahrik edildi.
Bu fitnelerle azdırılan ayrılıkçı harek