“Şahsı değil, sistemi tartışalım” denilse de..
Başbakan çok fazla taraftar ve istekli olmadığı, ama bulunduğu konum gereği mecburen savunmak durumunda bırakıldığı başkanlık sistemi için “Erdoğan’a değil, Türkiye’ye...
Başbakan çok fazla taraftar ve istekli olmadığı, ama bulunduğu konum gereği mecburen savunmak durumunda bırakıldığı başkanlık sistemi için “Erdoğan’a değil, Türkiye’ye lâzım” diyor ve konunun şahıs etrafında tartışılmasının yeni anayasa çalışmalarını bir defa daha sabote edeceğini söylüyor.
İyi de, mevcut durumda bu konuyu Erdoğan’dan ayrı tartışmak mümkün mü?
Hele bizzat Cumhurbaşkanının öteden beri bu meseledeki ısrarlı takipçiliği ve keskin polemikleri devam ediyorken.
Bu tavır ister istemez Erdoğan’ı tartışmanın tam odağına yerleştiriyor ve ondan bağımsız olarak bir sistem müzakeresinin yapılabilmesine pek imkân vermiyor.
Başkanlık geçmiş dönemlerde de zaman zaman gündeme gelmiş; Özal’ın ve Demirel’in de bu yönde teklifleri olmuştu.
Ancak bilhassa Demirel, konuyu topyekûn bir “devlet reformu” çerçevesinde müzakereye açtı. Kuvvetler ayrılığını güçlendiren, check-balance, denge ve denetim mekanizmalarını muhkemleştiren, Senatonun tekrar ihdasıyla çift Meclis sistemini öngören bir proje ortaya attı.