Şok ve hipnoz
AKP iktidarı ile Gülen hareketi arasındaki 11 yıllık “uyum” yerini gerilim ve çatışmaya bıraktığında Yeni Asya olarak “Bu kavganın kazananı olmaz” uyarısında bulunmuş ve hukuk, itidal...
AKP iktidarı ile Gülen hareketi arasındaki 11 yıllık “uyum” yerini gerilim ve çatışmaya bıraktığında Yeni Asya olarak “Bu kavganın kazananı olmaz” uyarısında bulunmuş ve hukuk, itidal, demokrasi, şefkat, sağduyu ekseninde bir mutabakat çağrısı yapmıştık.
Ne yazık ki, bu çağrıya kulak verilmedi ve halihazırdaki vahim tabloya geldik.
Gelinen noktada bu tablonun bir tarafında bütün devlet gücünü arkasına alarak tam bir imha ve tasfiye harekâtına girişen bir iktidar, diğer tarafında üst kademesi “hicret”te, tabanı kodeste olan bir camia var ve olan, masumlara oluyor.
15 Temmuz sonrasında bu tablo daha da vahim boyutlara ulaştı. Kalkışma gecesi gözü dönmüş darbeci çetelerin kurşun ve bombalarıyla 242 şehit verilirken, sonrasındaki OHAL sürecinde de, olup bitenlerle belki hiçben ilgisi olmayan on binlerce insan ve aileleri mağdur ediliyor.
KHK tasfiyeleri, “darbecilerle mücadele ve demokrasiyi güvenceye alma” çerçevesinin çok ötesine taşmış durumda.
Öyle ki, iktidar çevrelerinden de canı yananlar artıyor ve feryatlar yükseliyor.
Hedef olarak paralel yapıyla başlayıp “FETÖ” ile devam eden operasyonlara bütün güçleriyle arka çıkıp destek veren iktidar çevreleri, işin ucunun kendilerine de dokunmaya başladığını görmenin şokunu yaşıyorlar ve umulmadık isimler ard arda rahatsızlık sinyalleri veriyorlar.
Bazıları iktidar medyasında boy gösteren Kemalistlerin “Bütün bunlar Atatürkçülük ve laiklikten uzaklaştığımız için başımıza geldi, fabrika ayarlarına dönelim” söylemleriyle cemaat ve tarikatları hedef almaları ve ilaveten bir kısım resmî ulema-ilahiyatçı takımının bunlara arka çıkması, şoku daha da derinleştiriyor.
Vahim gidişatın farkına nihayet varmaya başlayanlar, toplumun ve özellikle dindar-muhafazakâr kitlelerin nasıl bir oyuna getirilmekte olduğunu görmenin dehşetini yaşıyor ve acıyla kıvranıyorlar.