Son etapta da takoz konulmak istendi, ama...
Danıştay Risale-i Nur neşriyatında yetkiyi Diyanet’e veren hükümet kararnamesinin yürürlüğünü durdurduğunda bizim çözümümüz hazırdı. AYM’nin devlet tekelini iptalinden sonra...
Danıştay Risale-i Nur neşriyatında yetkiyi Diyanet’e veren hükümet kararnamesinin yürürlüğünü durdurduğunda bizim çözümümüz hazırdı.
AYM’nin devlet tekelini iptalinden sonra Abdülmecid Nursî’nin kızı Saadet Kaynak Hanımla görüşerek, öncesinde bütün ısrarlara rağmen kabul etmediği telif sözleşmesini imzalamaya ikna etmiştik.
Daha önce Erdoğan’ın başbakanken bu konuyla ilgili görüşme talebini dahi reddetmiş olan Saadet Hanım, gelinen noktadaki tıkanmayı ancak kendi muvafakatinin açabileceğini görünce, notere giderek bahis mevzuu sözleşmeye imza koydu.
Ve attığı bu imzayla, “aslına uygun olması” şartıyla, arzu eden herkesin risaleleri basabilmesinin yolunu açmış oldu.
Danıştay kararı sonrasında, Diyanet sözleşmesiyle basılan eserlere de bandrol vermeyi durduran Bakanlığa, Saadet Hanımın ve yanında diğer vârislerin temsilcisi Seyda Ünlükul’un—çok önceden verdiği—muvafakatnameleriyle başvurduk.
Evvelâ bandrol için herhangi bir engel kalmadığı ifade edildi. Ama son anda devreye giren bazı eller işi yine karıştırmak istediler. Seyda Beyin babası Suat Ünlükul’un yıllar önce vârislikten gelen telif haklarını devrettiğine dair bir “belge”yle, çözüme tekrar çomak sokulmaya çalışıldı.
Ancak o “belge”nin Yargıtay onaylı bir mahkeme kararıyla çürütüldüğünü ortaya koyarak bu teşebbüsü de boşa çıkardık.