Travmadan travmaya
15 Temmuz sürecinin başından beri ısrarla dedik ki: Darbe fitnesini ateşleyen, askere, polise ve halka ateş açıp bomba yağdıran isyancılar tesbit edilip yakalansın ve müstehak oldukları en ağır cezalara...
15 Temmuz sürecinin başından beri ısrarla dedik ki: Darbe fitnesini ateşleyen, askere, polise ve halka ateş açıp bomba yağdıran isyancılar tesbit edilip yakalansın ve müstehak oldukları en ağır cezalara çarptırılsın.
Ama kurunun yanında yaş da yanmasın. Darbecilerin halka yaşattığı 15 Temmuz travması, amacı dışına çıkıp kendi hukukunu da çiğneyen OHAL uygulamalarıyla masumlara sirayet ettirilmesin.
Ne var ki, maalesef iş o boyuta taşındı.
“Normale dönüş için” yazımıza (7.12.16) KHK mağdurlarından gelen yorumlar, “Ülke bir şekilde normale dönse bile biz kolay kolay normalleşemeyiz; çünkü çok kırıldık, incindik, hain ilan edildik; kariyerimiz, gelecek ümidimiz, yaşama sevincimiz elimizden alındı” şeklinde özetlenebilir.
Gerçekten, özellikle neyle suçlandığını dahi bilmeden ve savunması dahi alınmadan memuriyetten ihraç edilmek, iş ve arkadaş çevresinden koparılmak, öğrencilerinden uzaklaştırılmak, sokağa çıkamaz hale getirilmek, bir anda işsiz kalıp özel sektörde de kapıların yüzüne kapatıldığını görmek, ev-araba taksitlerini ve kirasını ödeyemez, eş ve çocuklarının zorunlu masraflarını dahi karşılayamaz duruma düşmek, “Ağaç kökü yesinler” aşağılamasına muhatap olmak...
Bunlara katlanabilmek hiç kolay değil.
Son derece ağır bir travma.
Darbeyle hiçbir alâkaları olmadığı halde sorgusuz sualsiz ihraç edilip bu hallere giriftar edilenlerin yanında, bir de yine asılsız ihbarlar, iftiralar ve mesnedsiz suçlamalarla derdest edilip demir parmaklıkların arkasına konulan insanlar var.
Cezaevi koğuşları, kapasitelerinin iki-üç katı tutuklularla dolu. Çoğu, hâkimlerin bile “Yüzde 80’i doğru değil” dedikleri halde yoğun baskı sebebiyle kendilerini vermek zorunda hissettirildikleri tutuklama kararlarıyla hapsi boylamış. Onların mağduriyeti çok daha ileri boyutlarda.