Cumhuriyet sporunun ilk göz ağrıları Mehmet Oktav
Yirmi yedi kardeşi olduğu onun yaşamöyküsünde beni en şaşırtan bilgilerdendir. Oğlu Atilla anlatınca inanamadım, iki kadından dünyaya geldiklerini de öğrendim. Rize kökenli bu kalabalık aile Anadolu’da...
Yirmi yedi kardeşi olduğu onun yaşamöyküsünde beni en şaşırtan bilgilerdendir. Oğlu Atilla anlatınca inanamadım, iki kadından dünyaya geldiklerini de öğrendim. Rize kökenli bu kalabalık aile Anadolu’da değil, İstanbul’da yaşıyordu. Mehmet Oktav, 1917 yılında Kasımpaşa’da doğdu, yirmi yedi çocuk arasında boğuşa boğuşa büyüdü. 1935 yılında Kasımpaşa Kulübü’nde spora önce futbolla başladı, sonra güreşe geçti. 1938 yılında Türkiye şampiyonu oldu.
Grekoromen Anadolu’da başlangıçta ilgi görmedi, Türklerin uzun süre ısınamadığı bu stile İstanbullu kulüpler öncülük ettiler. Beşiktaş Kulübünün ve Cumhuriyet’ten sonra kurulan Güreş Federasyonunun ilk başkanı Ahmet Fetgeri’nin emekleri geliyor önce aklımıza. Sonra Anadolu Kulübü’nün, daha sonra Haliç Kulübü’nün bu sporun gelişmesindeki katkıları az değildi. Haliç sonradan Anadolu Güreş Kulübüyle birleşerek Kumkapı adını aldı. İstanbul Güreş İhtisas Kulübü bu kulübün devamıdır. Gazanfer Bilge’nin, Mehmet Oktav’ın kulübü Kasımpaşa da şampiyonlar yetiştiren bu kulüpler arasına katıldı.
Londra’da 62 kiloda mayo giyen Mehmet Oktav, Haliç tersanesinde palamarcı olarak çalıştığı günlerde duyurdu adını. Çevik ve akıllı bir güreşçiydi. Türkiye birinciliklerindeki önemli başarılarına karşın, uluslararası deneyimi azdı. Oğlu Atilla Oktav’ınbize anlattığına göre Londra yolculuğuna değin ne Kasımpaşa’dan dışarı çıkmış, ne yabancılarla bir teması olmuştu. Yani takımın en deneyimsiziydi.
Londra’da ilk tura şanslı başladı, tek kaldığı için güreş yapmadı, ikinci turda Finlandiyalı Talesela’yı sayı hesabıyla yendi. Üçüncü turda karşısına çıkan İsveçli Anderson dünya şampiyonlukları olan çok çetin bir rakipti. İsveçli hemen işini bitirmek ister gibi başladı, Mehmet’in arkasına geçerken şimşek gibi bir kafakolla 3. dakika dolmadan kendini sırtüstü yerde buldu. Bu ani tuşu hakem görmüş, düdüğünü çalmıştı.
Gerçekten de herkese parmak ısırtan maçlar çıkartıyordu. Mısırlıyla yaptığı yarı final maçından da galip ayrıldı. İtalyan ve Norveçli rakiplerini Anderson’un elemesi güreşçimizin işini kolaylaştırmıştı. Avusturyalı Weidner ile final maçında canlı güreşiyle, korkusuz hücumlarıyla rakibini bunalttı. Belki tuş bile yapabileceği maçı sayı ile kazandı, sonra kenarda heyecanla izlediği İsveçli Anderson ile Macar Ferenez’in maçı da bizim istediğimiz gibi Macar’ın yenilgisiyle bitince, Mehmet Oktav Londra’da birincilik kürsüsüne çıkarak 5. şampiyonumuz oldu.
Elimdeki fotoğraflarından biri Kulüp 12’de çekilmiş, kalabalık samimi bir grup içinde Huysuz Virjin de var. Söylentilere göre bir dönemde Kulüp 12’nin müdavimi de olabilir, fedaisi de… Mehmet Oktav bir süre ulusal güreş takımını da çalıştırdı. Altmış yaşında genç güreşçilerin önünde tek eli üstünde amuda kalkıyor, gene tek eli üstünde yürüyerek daire çiziyordu. Altmış yaşındaki bu adam, kendisine şaşkınlıkla bakan genç sporculara: