Devrim Kırşehir’den başladı
“Nerelisin?” dediklerinde muzipliğim tutar, hemen yanıt vermek yerine türkü adları söylerim: Zahide’m, Sarı Yazma, Acem Kızı... Bitmez bizim türkülerimiz: Cahildim dünyanın rengine ...
“Nerelisin?” dediklerinde muzipliğim tutar, hemen yanıt vermek yerine türkü adları söylerim: Zahide’m, Sarı Yazma, Acem Kızı... Bitmez bizim türkülerimiz: Cahildim dünyanın rengine kandım, bahçe duvarını aştım, köprüden geçti gelin... Bu türküler hangi topraklarda doğduysa ben orada doğdum derim. Aldığım yanıtlar genellikle doğrudur, Kırşehirli olduğum anlaşılır.
Bozlak ve ceviz diyarıdır. Tarihi Hititlere kadar gider, adı değişerek çeşitli uygarlıkların yurdu olmuştur. Bir ara Gülşehri de denilen, uçsuz bucaksız bir kırın ortasındaki bu kente “Kırşehir” adını Türkler verdiler. Halkın direncine kızan Timur, “Kırın şehri” demiş, yani hepsini öldürün demek istemiş, bir rivayete göre adı böyle kalmış. Bu rivayetten de anlıyoruz ki zorbalığa karşı direnen bir yanı var Kırşehir’in. Yakın zamanlarda bir zorbalık daha gördü, Menderes kendisine oy vermeyen Kırşehir’i kaza yapmış, yeni vilayet yaptığı Nevşehir’e bağlayarak cezalandırmıştı. Menderes, Timur gibi “kırın” demediyse de, “parçalayın, küçültün” demişti. Kırşehir gene oy vermedi, Menderes kararını değiştirdi.
Kardeşlik, dayanışma, paylaşma, liyakat demek olan Ahiliğin ilk örgütlendiği yerdir Kırşehir.
13. yüzyılda Anadolu’da bir kültür merkezi olarak kendini gösterdi. Mantıku’t Tayr’ın yazarı Gülşehri, Garipname’nin yazarı Âşık Paşa Kırşehirlidir, bugünkü yazı dilimizin kurulmasında adını andığım yazarlar çok önemlidir. “Türk diline kimseler bakmaz idi” diyerek, tehlikeyi gören, Türkçeye sahip çıkmamızı isteyen ilk şairdir Âşık Paşa.
“Kır” sözcüğü “kıtlık&rd...