Dönüşlü ve edilgen çatılar
Çok yazdım, çok söyledim, “dil kuralı” demeden önce “kural”ın ne olduğunu anlamak gerekir.Dil öylesine büyülü bir dizge ki, onu bir bilim dalı içine hapsetmek kolay olmuyor. Her dil bir sanat...
Çok yazdım, çok söyledim, “dil kuralı” demeden önce “kural”ın ne olduğunu anlamak gerekir.
Dil öylesine büyülü bir dizge ki, onu bir bilim dalı içine hapsetmek kolay olmuyor. Her dil bir sanat yapıtıdır adeta; ama donmuş tamamlanmış, son noktanın konduğu bir yapıt değil. Sürüp giden bir etkinliktir aynı zamanda, içine sanatkâraneliğin, yaratıcılığın, güzelduyunun, düş gücünün girdiği bir etkinlik. Bir sanat yapıtının karmaşık, büyülü yapısını, varoluşunu anlatmak ne denli zorsa, dili anlatmak da o denli zordur.
S. Zwaig sanat yapıtları için şunu söylüyor: “Biz yaratıcılığın sırrını bizzat izah edemeyiz; nitekim elektriğin, arz cazibesinin, mıknatısın mahiyetini de tam manasıyla anlatamıyoruz. Biz bunların ancak içlerine sığındıkları bazı kanunları tespit edebiliyoruz. Şu halde araştırmalarımızda (...) bu davanın ancak bir gölgesini elde edebileceğimizi, ama ne de olsa, onun bir sureti olacağını unutmamamız lazım gelecektir.”
Dili araştırıp anlamaya çalışırken de, “davanın ancak gölgesini ya da suretini” elde edebileceğimizi düşünüyorum ben de. Tıpkı elektriğin, yer çekiminin, mıknatısın mahiyetini tam anlamıyla kavrayamadığımız gibi, dilde de anlayamadığımız/anlatamadığımız boşluklar, gizler olacaktır.
Bu vb. nedenlerle dil tartışmalarında dilbilgisi yanlış kullanılırsa, doğruyu bulmada işimiz kolaylaşacağına zorlaşır.
Gene hep söylerim. Bize kuralları anlatan dilbilgisi kitaplarının üstünde bir şey var: Derleme ve tarama...