Linç
Linç yayınlandığı yıllarda (Ağaoğlu Y. 1967) epey ses getirdi. Ardından Tatar Ramazan da gelince yazarı Kerim Korcan birden ünlendi. Solcuların, 68 Kuşağı’nın hapishaneleri doldurmaya...
Linç yayınlandığı yıllarda (Ağaoğlu Y. 1967) epey ses getirdi. Ardından Tatar Ramazan da gelince yazarı Kerim Korcan birden ünlendi. Solcuların, 68 Kuşağı’nın hapishaneleri doldurmaya başladığı dönem… Linç ve Tatar Ramazan, gençlerin elinden düşmeyen kitaplardandı… Hapishane ziyaretlerimizde tutuklu arkadaşlarımıza bu kitapları götürürdük. Neşet Ertaş’ın, “Hapishanelere güneş doğmuyor” bozlağı da o günlerin havası içinde doğdu.
Linç, Ankara Sanat Tiyatrosunca sahnelendiğinde DTCF’de öğrenciydim. Yıl 1969 ya da 1970 olmalı… Bir kış günü Kerim Korcan’la röportaj yapma olanağı da bulmuştum. Ne de alçakgönüllü bir insandı. İki üniversite öğrencisiyle uzun uzun konuşmuştu. AST’tan birlikte çıkmış, Ihlamur Sokağı’nda söyleşerek yürümüştük. Barış’ta yayınlanan bu yazımı keşke bulabilsem şimdi… Hapishaneyi dünyanın en kötü icadı sayar Korcan. “Her kim icât ettiyse insanlığa büyük bir kötülük etmiştir” der. Korcan, hemen her röportajında söyler bu sözleri, benim bir yazarla yaptığım o ilk röportajımda da aynı sözleri söylemişti.
Linç’te, yazarın “dünyanın en kötü icadı” saydığı hapishane anlatılır.
Ne zor bir yaşamdır hapishane yaşamı… Ne karmaşık bir düzeni vardır. Buralar yasalarla yönetilir sözde; ama bir de hapishane ağalarının, koğuş kabadayılarının, iş bilmez, kurnaz yöneticilerin koyduğu yasalar vardır. Müdüründen, başgardiyanına, gardiyanına değin, herkes bu zor yaşamın bir parçası olmuştur, yöneticilerde de huzur yoktur. Onların bile canı tehlikedeyken, bir de mahkûmun durumunu düşünün. Kafalarda şeytanla melek adeta tahterevalli oynar.
Arap Kadir, gözü kara bir mahkûm. Arkadaşı için bir kız kaçırma işine bulaşmış. Hapishanede adam sırasına girmenin bir yolu da kabadayılık… Hapishane ağası Feti Bey’in bu yoldaki öğütlerini dinler:
“Çomak nedir biliyorsun Arap,” dedi. “Yatak döğdüğümüz sopalar… Nalın ve ranza ayakları… Bunlardan birini ‘ya Allah!” deyip kaldırdın mı kafaya koyacaksın ineğin. İnek bocalayacak, şaşkın ördeğe dönecek, kaçacak delik bulamayacak. Ancak kantarlı olacak tarif ettiğim işler. Kantar dedik! Bu alacağın cezanın ölçüsünü ayarlar. Bir çıkışın cezası katiyyen altı ayı geçmeyecek. Yoksa ne beylik inek biter, ne de ceza. Postu bok yoluna zindanlara koyarsın…” (s. 19)