Mahmut Makal
Onun yanındaysanız, gam kasavet uzak durur sizden. Her zaman güler, güldürür, suskunluğu sevmez bir ağabey. Uzun boylu, sarışın, sırım gibiydi tanıdığım yıllarda. Sık sık...
Onun yanındaysanız, gam kasavet uzak durur sizden. Her zaman güler, güldürür, suskunluğu sevmez bir ağabey. Uzun boylu, sarışın, sırım gibiydi tanıdığım yıllarda.
Sık sık uğradığı DTCF’deki odamda, Zafer Çarşısı’ndaki Köşem Kıraathanesi’nde, Sanat Kurumu’nda uzun söyleşilerimiz, birlikte yolculuklarımız oldu. Deli dolu yaşadı, eyvallahı yoktu kimseye, susmadı, susturulamadı. Mahpus damlarını ona da gösterdiler.
Köy edebiyatının, köyü içerden gösteren yazarların öncüsüydü, Bizim Köy, Hayal ve Gerçek gibi zamanında ses getiren önemli yapıtlara imza attı.
Başta özgüveni olmak üzere, her şeyini o da Köy Enstitüleri’ne borçluydu.
Tanıdığım en renkli yazarlardandır, köy çocuğunun böylesine rastlanmaz pek. Köylüden de başka biri... Başka, bambaşka bir insandı Mahmut ağabey. Sürgünlerin, soruşturmaların ardından işsiz kaldığı çok oldu. İşsizken de, koltuk altında çantası eksik olmazdı. Bazı sözcükleri vardı Mahmut ağabeyin, yalnız o bilir, bir de onunla samimi olanlar bilirlerdi. “Clay” sözcüğü örneğin. Anlattığına göre, bir roman kahramanıydı aslında “Clay”, biraz çapkınca bir kahraman, ama o kafasına göre anlamlar verir, size de kabul ettirir, sonunda onun havasına girer, “Clay” deyiverirdiniz. Makal’la konuştukça zaten sözcüklerin anlamları değil de, kullanımları olduğunu anlardınız.
Kâğıt paraların küçüğünü dışa, büyüğünü araya sıkıştırırdı. Cebinden çıkardığında paralı olduğu anlaşılmasın diye. Tutumluydu. Nasıl olmasın? Üç yıl çalış...