Mustafa Dağıstanlı

Bir söyleşimizde Dağıstanlı doğum tarihinin nüfusta 1931, ancak gerçek doğum yılının 1932 olduğunu söylemişti. Ataları Kafkasya’dan Samsun’a gelmiş Avar Türklerinden. Ölüm haberini de...

Bir söyleşimizde Dağıstanlı doğum tarihinin nüfusta 1931, ancak gerçek doğum yılının 1932 olduğunu söylemişti. Ataları Kafkasya’dan Samsun’a gelmiş Avar Türklerinden. Ölüm haberini de Dağıstan’da yaşayan yeğeni Fatima Muhammedova’nın bir facebook paylaşımından öğrendim önce.  Mustafa, Çarşamba’nın Söğütpınar köyünde doğdu. Ailede babasız büyümek bir yazgıydı sanki ya da o yılların bir gerçeği. Mehmet Ağa, av meraklısıymış, bir dağ gölünde suya düşmüş, boğulmamış ama yakalandığı zatürreden sonra altı çocuğu yetim kalmış.

Çocukluğu kalabalık bir aile içinde günde otuz kez suya girdiği Yeşilırmak kenarında geçer. Arazi bol, tarlalar su altında. En çok mısır ekiliyor, arada fasulye de var. Yedi yaşında kalın mısır dallarına ağaca tırmanır gibi tırmanıyor. Harman yerlerinde, çayırlarda güreşerek büyüyor, sonra köy düğünlerinde güreşe soyunuyor.

Kendisiyle yaptığım söyleşide Nasuh Akar’ı yenerek Türkiye şampiyonu olduğu tarihin 1953 olduğunu söylemişti.

Dinlediğim en güzel anekdotlardan biri genç Dağıstanlı ile Nasuh Akar arasındaki maçta geçer. Dağıstanlı koca Londra şampiyonunu altına almış, çevirmiş, köprüde tutuyor. Celal Atik tribünlerden koşarak geliyor, hemşerisi Nasuh Akar’a; “Kayarak minder dışına çık, kayarak çık!..” diye bağırıyor. “Elin adamı bırakıyor mu?” diyor Nasuh Akar. Maç sonunda hakemden önce Mustafa Dağıstanlı’nın elini Nasuh Akar kaldırdı; “Bundan sonra benim yerimi bu genç alacak!” dedi. Dağıstanlı utancından Londra şampiyonunun yüzüne bakamadı.

Başta Nuri Boytorun’un beğendiği bir güreşçi değildi, hocanın Satılmış Sarıbacak’ı tuttuğunu anlayınca, 1954 yılında Yalova Kampı’nı terk etmek üzereyken Yaşar Doğu engel oldu. Kamptaki son seçmeleri kazandı, o yıl 57 kiloda Tokyo’da dünya şampiyonluğunu, ardından 1955 yılında Barselona’da Akdeniz Oyunları şampiyonluğunu kazandı. Ulusal karşılaşmalarda hiç yenilgi almadı, girdiği bütün şampiyonalarda şeref kürsüsü değişmez adresiydi. 1957 yılında İstanbul’da, 1959 yılında Tahran’da dünya şampiyonu oldu, 1958 yılında hiç yenilmediği halde Bulgaristan’da ikincilik kürsüsüne çıktı.  

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bardağın köpüren kısmı 12 Kasım 2024 | 174 Okunma Söz konusu Türkçeyse gerisi teferruat 22 Ekim 2024 | 164 Okunma Anılar, düşler, düşünceler 03 Eylül 2024 | 107 Okunma Bir güreş kurultayı düzenlenmeli 20 Ağustos 2024 | 227 Okunma Şirin Payzın’dan çok şirin cümleler 06 Ağustos 2024 | 595 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar