Sözlüklerdeki eksikler
Dil, tamamlanmış bir yapıt değil, sürüp giden bir etkinliktir. Dilbilimde daha ilk derslerde öğrendiğimiz sözlerdir bunlar.Dil üzerine tartışırken, önce dilin nasıl bir dizge olduğunu anlamak gerekir.Dile her...
Dil, tamamlanmış bir yapıt değil, sürüp giden bir etkinliktir. Dilbilimde daha ilk derslerde öğrendiğimiz sözlerdir bunlar.
Dil üzerine tartışırken, önce dilin nasıl bir dizge olduğunu anlamak gerekir.
Dile her gün yeni sözcükler girebilir… Bu sözcükler yaygınlaştıkça biz farkına varırız. Özellikle yeni sözcükler önce dar bir alanda konuşulur, duyulur. Bir dili milyonlarca insan konuşur ve yazar, sözlük yazarı bunca insanın ağzından ya da kaleminden çıkan her sözü duyamaz, bilemez. Ayrıca şu da var: Her sözcük her zaman kullanılmaz, kullanmayız, ağzımızdan yirmi-otuz yılda bir kez çıkan sözcükler bile olur. Derleme çalışmaları bu nedenle zordur. Yaygın kullanılan sözcükler kadar, çok az kullanılan sözcükler de yer bulur sözlüklerde. Sözlükler, sözlük yazarlarının duyduğu işittiği sözcüklerle sınırlı olamaz. Az duyulan, az işitilen sözcükler bizim edilgin söz dağarcığımızda gününü, zamanı bekler; o zaman geldiğinde ya konuşurken ya yazarken kullanırız. Bazı sözcükler de herkesin dilinde yer bulmaz, sayılı insanlarca kullanılır. Çoğu kez de bunları bir sözlük yazarının işitip sözlüğe alması bir tesadüfle olur. İşi tesadüflere bırakmamak, geniş bir uzman kadrosuyla derleme, tarama çalışmaları yapmayı gerektirir. Arkanızda büyük bir kurum yoksa, işiniz zordur.
Vaktiyle TRT’deki bir programda TDK görevlilerinden biri kendi sözlüklerini göstererek, şöyle bir söz söylemişti:
“Bir kelime bu sözlükte yoksa, Türkçede de yoktur.”
Dil dediğimiz dizgeyi bilmemekten kaynaklanan büyük bir yanlış bu… Hatta tehlikeli bir yanlış… Yanlış büyük olduğu için de profesör sanını taşıyan o uzmanın sözünü hiç unutmadım…