Tevfik Kış
Batılılar “Kara saçlı kuvvet ilahları!” derdi güreşçilerimiz için... İsveçli bir kadın söylemiştir ilkin bu sözü, hocamız Celal Atik’i minderde seyrederken... Bu sözün...
Batılılar “Kara saçlı kuvvet ilahları!” derdi güreşçilerimiz için... İsveçli bir kadın söylemiştir ilkin bu sözü, hocamız Celal Atik’i minderde seyrederken...
Bu sözün çok yakıştığı sayılı güreşçilerimizdendi Tevfik Kış.
Bir süre önce veda etti sevenlerine, artık cennet gülleri, cennet kokuları arasındadır yeri.
Şampiyonluklarla geçen bir ömür, gerçek bir efsane... Yakışıklıydı, Yeşilçam oyuncuları, Hollywood yıldızları kadar yakışıklı. Kısa boylu, kalın vücutlu Türk güreşçilerinden çok Batılı sporculara benzerdi. Yüzüne, vücuduna bakınca değil, konuşunca anlardınız Çorum’un bir köyünden çıkıp geldiğini.
On üç kadar efsane şampiyonumuzu anlattığım Neşter ve Madalya (Destek Y. 2015) romanımın yazılmasında onun payı çok büyüktür. Yalnız Tevfik Kış’ı yazmak için gelip gitmiştim Karanfil’deki lokantasına, sonra bir dönemin romanına, Türk güreşinin altın yıllarına çevirdim çalışmamı. Elimde kalın bir defter, o konuşmuş, ben yazmıştım. İri yarı, pehlivan yapısının, o kocaman gövdenin içinde duygulu bir yüreği vardı, kimi anılarını anlatırken ağlamaklı olmuştu. Babasından bir “aferin” sözünü, “oğlum” sözünü bile duymamış. Sevgisini gösteremeyen bir baba... Ağlamaklı olduğu zamanların gizi buradaydı.
Sonra bütün bir dünya “aferin” dedi Anadolu’nun bu yiğit çocuğuna, hem de kaç kez!
Babasından duyamadığı “aferin”i milyonlardan duydu.
Kolay olmadı bunu başarmak. Döktüğü terler bir araya gelse, havuzlar, göller olurdu. Nasıl çalıştığını anlattı bana, inanılma...