Engellere rağmen Türkiye ekonomisi büyüyor
Türkiye ekonomisinin 2017 yılının ilk çeyreğinde yüzde 5 büyüdüğü açıklandı.IMF, nisan ayında yayınladığı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2017...
Türkiye ekonomisinin 2017 yılının ilk çeyreğinde yüzde 5 büyüdüğü açıklandı.
IMF, nisan ayında yayınladığı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2017 yılındaki ekonomik büyüme beklentisini yüzde 2.9’dan yüzde 2.5’e indirmişti. Dünya Bankası ise ocak ayında yayınladığı Küresel Ekonomik Beklentiler (KEB) raporunda Türkiye ekonomisi için büyüme tahminini yüzde 3 olarak açıklamıştı. Ancak haziran ayında yayınladığı yeni KEB raporunda bu tahminiyle birlikte 2018 ve 2019 yılına dair Türkiye ekonomisi büyüme beklentilerini de yukarı çekti. Buna göre Türkiye ekonomisinin 2017, 2018 ve 2019 yıllarında sırasıyla yüzde 3.5, 3.9 ve 4.1 oranlarında büyüyeceği öngörüldü.
Bu oranlar Avrupa ülkelerinin büyüme rakamlarıyla karşılaştırıldığında iki ya da üç katı büyümeye işaret ediyor. Ancak Türkiye’nin 2023 hedefleri arasında önemli yer tutan, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefi için bu oranları yıllık yüzde 7-8’ler düzeyine çıkarması gerekiyor. Bunun için de siyasi istikrar ve dışarıdan gelen müdahale ve manipülasyonlara karşı sağlam bir güvenlik duvarı oluşturulması zorunlu.
Türkiye, son yıllarda içeriden ve dışarıdan maruz kaldığı bütün saldırılara rağmen halen Orta Doğu’nun en büyük ekonomisine sahip olmaya devam ediyor. Kendisi enerji açısından ciddi şekilde dışa bağımlı olmasına rağmen, İran ve Suudi Arabistan gibi enerji kaynakları açısından çok zengin ülkelerden daha fazla üretiyor. Bu ülkelerin söz konusu zengin kaynaklarına rağmen ekonomik büyümelerinin sınırlı olmasını, onların bölgesel güçten küresel güce evrilmesini istemeyen mevcut küresel güçlerin önemli bir başarısı olarak görmek gerekir. Körfez bölgesinde yaşanan Katar krizini de bu çerçevede okumak doğru olacaktır. Bu tür krizlerle Orta Doğu’daki bölgesel aktörlerin sürekli meşgul edilmesi ve yıpratılması yoluyla, kaynaklarını ve bütün enerjilerini silahlanma ve çatışmaya harcamalarının engellenmesi ve ekonomik kalkınmalarının baltalanması sağlanmış oluyor. Bu konuda kendilerinin de önemli hataları olduğunu, çoğu zaman aralarındaki sorunları diplomatik yollarla ve barışçı bir şekilde çözmek konusunda başarısız olduklarını vurgulamak gerekir.