Türk-Alman ilişkilerinde yüzde 49 meselesi
Türk-Alman ilişkilerinde yaşanan kriz çerçevesinde iki ülke siyasetçilerinin yaptıkları açıklamalar aslında iki ülke arasındaki sorunun kaynağını açıkça ortaya koyuyor. AB Bakanı...
Türk-Alman ilişkilerinde yaşanan kriz çerçevesinde iki ülke siyasetçilerinin yaptıkları açıklamalar aslında iki ülke arasındaki sorunun kaynağını açıkça ortaya koyuyor. AB Bakanı Ömer Çelik’in gerek Avrupalı yetkililerle yaptığı temaslarda gerekse medyaya yönelik açıklamalarında Alman siyasetçilerle bu ülke halkı arasında kesin bir ayrıma gittiği ve “bizim Alman halkıyla bir sorunumuz yok, sorun Türkiye konusunda yanlış politikalar izleyen Alman siyasetçileriyle” vurgusunu yaptığı görülüyor.
Buna karşılık başta Başbakan Angela Merkel olmak üzere Alman siyasilerin Türkiye konusundaki açıklamalarında, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik suçlamalarının yanında, 16 Nisan Referandumunda “hayır” oyu kullanan “yüzde 49’luk kesimin kendilerinden beklentileri olduğu” yönünde ifadeleri medyaya yansıyor.
Türkiye’nin iç siyasi meselelerinin Almanya’ya taşınmasını istemediklerini her fırsatta dile getirirken, Türk halkının yüzde 49’luk kesimini kendi nüfuz alanı olarak gördüğü anlamına gelen bu ifadeleri nasıl anlamak gerekiyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya’daki yaklaşık 1 milyon Türkiye kökenli seçmene, Türkiye aleyhine faaliyet gösteren Hıristiyan Demokratlar, Sosyal Demokratlar ve Yeşiller’e oy atmamaları çağrısında bulunmasını içişlerine karışma olarak değerlendirip şiddetle karşı çıkan Alman siyasetçilerin Türkiye’nin yüzde 49’undan ne gibi beklentileri var acaba?
Ankara’nın daha önceki Almanya seçimlerinde bu ülkede yaşayan Türkiye kökenlilerin oy tercihleri konusunda benzer bir çıkışının olmadığı düşünülürse, Alman siyasetçilerin 16 Nisan Referandumu sırasında Türkiye’nin içişlerine açık müdahalesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söz konusu çağrısının temel sebebi olduğu görülür. Yani bu çağrı, Almanya’nın Türkiye konusunda bitmek tükenmek bilmeyen müdahale ve manipülasyonlarına tepkinin bir tezahürüydü.