21. yüzyılda sanayiyi yeniden düşünmek
2008 küresel finans krizi, sanayinin ülke ekonomisinin ekonomik ve siyasi krizlere karşı dayanıklılığı, istihdama katkısı açısından ne kadar hayati önemde bir sektör olduğunu bir kez daha hatırlattı....
2008 küresel finans krizi, sanayinin ülke ekonomisinin ekonomik ve siyasi krizlere karşı dayanıklılığı, istihdama katkısı açısından ne kadar hayati önemde bir sektör olduğunu bir kez daha hatırlattı. Küresel finans krizi sonrası, 3 kritik önemde sektör olarak, sanayinin milli gelire katkısının yüzde 25, tarımın yüzde 10 ve inşaat sektörünün yüzde 7'nin altına inmemesi gerektiği bir kez daha tescillendi. 2008 küresel finans krizi, aynı zamanda dünya mal üretiminde öne çıkan ve ağırlığını artıran Asya ekonomileri ile, bir zamanlar dünya ekonomisinin hâkimi konumunda olan gelişmiş ekonomiler arasındaki sınai-teknolojik modernizasyon yarışını, bu yarışın tetiklediği küresel dönüşümü ve doğal olarak, dünyada sanayinin yeniden yapılandırıldığı bir ortamda, Türkiye'nin ciddi bir atılım gerçekleştirebilmesi adına, gerekli koşulları bir araya getirme hedefini de öne çıkardı. Üç değer verdiğim akademisyen, Nurullah Gür, Sadık Ünay ve Şerif Dilek'in 'Sanayiyi Yeniden Düşünmek' adlı çalışmaları, zamanlama açısından çok doğru bir anda yayınlandı ve bilhassa, yarın SETA İstanbul'da saat 14'teki panele katılmanızı hararetle öneririm.
Özellikle son 10 yılda hızlanarak, Batı ile Doğu arasındaki ekonomik gelişmişlik farkının azalması ve zenginliğin tekrardan Doğu'ya kayması endişesi, batılı gelişmiş ülkeleri pozisyonlarını korumaya yönelik adımlar atmaya sevk ediyor. Başta Türkiye, Avrasya'ya ilham veren, 'oyun kurucu' gücünü artıran ülkeleri, batı medyasının algı operasyonları ile kıskaca alma, ekonomik tehditler, ne acıdır ki bu korumacılık tedbirlerinde öne çıkıyor. Türkiye'nin Soğuk Savaş ve ardından gelen 1990'lı yıllarda, gelişmekte olan ülkelerde, Çin ve Güney Kore örneklerinde gözlenen teknolojiye dayalı sanayileşme hamlelerini ıskalamış olması, 21. yüzyılda aradaki farkı kapatmak için, iş dünyasına ve bizlere önemli bir mücadele görevi yüklüyor. Yazarlarımız, Türkiye'den Almanya'dan son teknoloji makineler, Japonya'dan da robotlar ithal ederek sanayide dönüşümü gerçekleştiremeyeceğinin altını çiziyorlar.
Bu nedenle, öncelikle Türkiye'nin sanayide teknolojik dönüşümü tetikleme adına verdiği teşviklerde dağınıklığı giderecek bir odaklanma ve koordinasyona şiddetle ihtiyaç var. Çarşamba günkü yazımızda belirttiğimiz noktadan hareketle, 3 bilim adamımız da girişimciler ve meslektaşları için kurumsal altyapının, mülkiyet hakları ve patent haklarının sıkı bir şekilde korunduğu, aşırı bürokrasinin ortadan kaldırıldığı bir ekosistem öneriyorlar. Detayları için yarın SETA İstanbul'a bekliyoruz.