Derecelendirme kuruluşları ‘ofsayt’a düştü
Uluslararası derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin derecelendirme notunu indirmede, görünümünü negatife çevirmede yarışa dursun, Türkiye büyüme hikâyesini sürdürülebilir kılma, TANAP...
Uluslararası derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin derecelendirme notunu indirmede, görünümünü negatife çevirmede yarışa dursun, Türkiye büyüme hikâyesini sürdürülebilir kılma, TANAP Projesi'yle, BTC petrol boru hattıyla, BTK demiryolu hattı projesiyle Asya, Avrupa, Afrika arasında enerji, ulaştırma ve lojistik alanında en kritik önemdeki kavşak noktası olma özelliğini perçinleyerek yola devam ediyor.
Türkiye, büyüme hikâyesiyle kamu gelirlerini sürdürülebilir kılarak, artan kamu gelirlerini kamu alt ve üst yapı yatırımlarına dönüştürerek, 16 yılda enerji, sağlık, eğitim, ulaştırma, içme suyu, tarımsal sulama gibi alanlarda dev projeleri tamamladı ve yenilerini devreye almayı sürdürüyor. Bölgedeki 1. ve 2. kuşak ülkelerle işbirliğini artırarak, enerji, ulaştırma ve özel nitelikte sanayi ihtisas bölgesi projeleriyle, düzenli döviz geliri kazandıracak alanları genişletiyor.
Bu durumda, Türkiye'nin bütçe açığı/ GSYH ve kamu borç stoku/GSYH oranlarında bir bozulma yokken, hatta bu oranlarda pek çok G20, OECD ve AB üyesi ülkeden mukayese edilmeyecek kadar iyi konumdayken; düzenli döviz geliri kazandırıcı projeleri hayata geçirirken, derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye yönelik tutumları tartışmalı ve her türlü spekülasyona açıktır. Ne ilginçtir ki, Yunanistan'ın borçlarını çevirebilme durumu halen belirsiz iken ve İtalyan Ekonomisi, bankacılık sistemi hiç iyi sinyal vermezken, nedense bu ülkelere not indirimi veya görünümü konusunda aynı saldırgan tavır gösterilmiyor.
Yani, çifte standart aynı tempoda sürmekte.
Ekonomi yönetimi, özel sektör, finans kesimi ve ekonomi medyasının koordinasyon içinde yürütmeleri gereken esas kritik mesele, Türkiye Ekonomisi'nin makro verilerinin doğru analizi ve uluslararası karşılaştırmasıdır.
Misal, ülkelerin reel sektör borçları.
Çin'in finans dışı özel sektör, yani reel sektör banka borçlarının milli gelire oranı 2007'de yüzde 99 iken, bugün yüzde 171'e ulaşmış. Brezilya'nın yüzde 31'den 50'ye, Hindistan'ınki 42'den 51'e, Rusya'nın 39'dan 59'a, Meksika'nınki 15'ten 25'e, Güney Afrika'nın 35'ten 37'ye, Türkiye'nin yüzde 25'ten 61'e yükselmiş. Euro Bölgesi ortalaması yüzde 90.3, Yunanistan'ın 101.9, ABD'nin ise yüzde 52.1. Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika'nın toplam ülke borçları Türkiye'nin 4 ile 74 puan üstünde.
Çin'in toplam borcunun milli gelire oranı yüzde 300'e yaklaşmış.
Çin'in yabancı para cinsinden reel sektör borcu milli gelir oranı yüzde 10, Hindistan yüzde 17, Rusya yüzde 37, Türkiye yüzde 35. Dünya genelinde, reel sektörün yabancı para cinsinden borcu ise 40 trilyon dolar.
Gelişmekte olan ülkeler arasında yabancı para reel sektör tahvil ihracında, Türkiye'nin neredeyse hiç yok. Kaldı ki, Türk reel sektörünün dış borçlarının üçte biri, yabancı ülkedeki mevduata karşılık alınan kredi. Bu durumda, derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin reytingini düşürmede bu derece yarışarak 'ofsayt'a düşmüştür.