İtibarsız ‘neo-liberal’lere veda zamanı
Bugün, ABD başta olmak üzere, dünyanın önde gelen pek çok ekonomisi eğer pek çok makro ekonomik sorunla, pek çok yapısal meseleyle, bankacılık sektörlerinde ağır travmalarla boğuşmalarının, en...
Bugün, ABD başta olmak üzere, dünyanın önde gelen pek çok ekonomisi eğer pek çok makro ekonomik sorunla, pek çok yapısal meseleyle, bankacılık sektörlerinde ağır travmalarla boğuşmalarının, en az 10 yıldır sosyo-ekonomik bedel ödemelerinin en ağır sorumluluğu; Soğuk Savaş döneminin bitimiyle sahne alan 'neo-liberal' kanadın ve temsilcilerinin dünya ekonomisine pohpohlayarak pazarladıkları, adeta empoze ettikleri 'abartılmış' piyasa ekonomisi modelidir. Bu model, finansal sistemle reel sektör arasındaki 'kârlılık' dengesini neredeyse 7'ye 1 boyutunda tahrip etmesi yetmezmiş gibi; daha da vahim olan yönüyle, önde gelen ekonomilerde 'imalat sanayisi'nden çekilmeyi, hizmetler sektörüne ağırlık verilmesini bile tavsiye edebilmiştir. Uluslararası Para Fonu'nun ana omurgasına, beynine de hâkim olan bu anlayışın dayattığı programlar ise, Latin Amerika başta olmak üzere, pek çok ülkeyi daha da büyük bir felakete sürükledi.
Türkiye, neo-liberal politikaların sakat, tehlikeli yönlerini tespit ederek, kendine 2007'den itibaren kamunun 'denetleyici- düzenleyici' rolünü yeniden güçlendiren yeni bir rota oluşturdu ve bu yeni rota sayesinde, 2008 küresel finans krizinde IMF ile yeniden masaya oturmadan, küresel finans krizinin etkilerini yönettiği gibi, artık IMF'nin kaynak talep ettiği bir ekonomiye kavuştu.