Maliyet enflasyonunun nedeni ve çözümü
İmalat sanayisinde maliyet kalemlerinin ağırlığı üzerine bir çalışma gerçekleştiren TCMB, hammadde ve malzeme maliyetlerinin toplam maliyetlerdeki ağırlığını yüzde 85.2, enerji ve su maliyetlerinin...
İmalat sanayisinde maliyet kalemlerinin ağırlığı üzerine bir çalışma gerçekleştiren TCMB, hammadde ve malzeme maliyetlerinin toplam maliyetlerdeki ağırlığını yüzde 85.2, enerji ve su maliyetlerinin toplamdaki ağırlığını yüzde 3.9 ve işgücü maliyetlerinin ağırlığının da yüzde 10.9 olarak tespit edildiği bir anketli araştırma gerçekleştirmiş.
TCMB'nin çalışması 10 yıl öncesine dayanıyor. TCMB'nin 2006-2011 dönemini inceleyen daha taze bir çalışmasında ise, imalat sanayinde işgücü maliyetleri yüzde 16, hammadde maliyetleri yüzde 58.9, enerji maliyetleri yüzde 4.9, finansman giderleri yüzde 2.5, kira-finansal kiralama maliyetleri yüzde 1.5, faaliyetle ilgili diğer giderler ise yüzde 16.4 gözüküyor.
MÜSİAD'ın taze bir çalışması ise, hammadde ve malzeme maliyetinin ağırlığının yüzde 72'ye geldiğini; buna karşılık, enerji ve suyun maliyetinin yüzde 8'e, işgücü maliyetlerinin ise yüzde 19'a çıktığını gösteriyor.
Tarım dışı sektörlerin tümünde ise, hammadde maliyeti 41.5, işgücü maliyetleri 23.6, enerji maliyetleri yüzde 5.6, finansman maliyetleri yüzde 3.6 olarak şekillenmiş.
O halde, diyelim ki, Türk imalat sanayisi yüzde 72 ithal hammadde ile çalışıyor. Bu durumda, imalat sanayisinde ithal hammaddenin toplam maliyetlerdeki payı yüzde 51.84 ile 42.4 arası değişiyor.
Demek ki imalat sanayisinde ortalama olarak maliyetleri yüzde 47.1 oranında etkileyen ithal hammaddede, son bir yılda döviz kurları yüzde 80 artmışsa, sadece kur sıçramasının imalat sanayisine maliyet artışı yüzde 37.7.
Daha, bunda enerji, madencilik, tarım, inşaat ve hizmetler sektöründeki maliyet artışları yok; enerji maliyet artışları yok, işgücü maliyet artışları yok.
Bu durumda, maliyet enflasyonunun göstergesi olan Yurtiçi ÜFE artış oranının yıllıklandırılmış bazda yüzde 46'ya gelmesine neden şaşırıyoruz ki? 2005'ten bu yana, enflasyon hedeflemesi modeli aşkına, TL'nin uzunca bir dönem aşırı değerlenmesine izin verip, sektörlerimizi bu kadar ithal hammadde, ara mamul, malzeme ve teçhizata bağımlı hale getirdiğimizde, döviz kurlarındaki artışın enflasyona dönüşü de bu şekilde oluyor. O halde, maliyet enflasyonuyla mücadelede en önemli öncelik, döviz kurlarının istikrara kavuşturulmasıdır.
Faiz giderleri mi, döviz kurlarının sebep olduğu maliyet artışı mı dediğimizde, döviz kurlarındaki artışın enflasyonla mücadeleye daha fazla zarar verdiği aşikâr. Maliyet enflasyonuyla mücadelede, Hazine ve Maliye Bakanlığımızın maliye politikası, Ticaret ve Tarım Bakanlığımızın ise direkt kontrol politikaları ve yoğun saha denetimleriyle ancak maliyet enflasyonunu yenebiliriz.